216 syf.
5/10 puan verdi
BANA “HAYAL” SAT
Ah Veronika ah… Bu üç noktanın ardından, hikayenin ne kadar etkileyici olduğundan bahsetmeyi ve bu doğrultuda kitabı övmeyi çok isterdim; fakat senaryo biraz farklı olacak. Her şeyden önce bir noktaya açıklık getirmek ve tavsiyede bulunmak istiyorum; kitabın kapağına ya da başlığına bakıp başından sonuna kadar kasvetli, depresif ya da sizi dibe
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202078.8k okunma
Tanrı kadınlara adil davranmamıştır. İlk zamanlardan bu yana, birkaç karanlık anaerkil kabile dışında kadına dalına ikinci sınıf insan konumu uygun görüldü. Bunun başlangıçtaki nedeni belli: Kaba kuvvet fiziksel hayatta kalışın birincil koşulu olma özelliğini sürdürdüğü sürece erkek kadının koruyucusu ve besleyicisi olarak davranmak ve gerçekte onu yönetmek zorundaydı!
Reklam
Dostoyevski
... O halde Dostoyevski'deki betimlemelerin başlangıçtaki karanlık ve bir parça gölgemsi çizgileri tesadüf değil bilinçlidir. Onun romanlarına karanlık bir odaya girer gibi girer insan. Sadece siluetler görür, belli belirsiz sesler duyar, bunların kime ait olduklarını tam olarak anlamaksızın. Ancak yavaş yavaş alışır ve keskinleşir göz: Rembrandt resimleri gibi derin bir alacakaranlıktan çıkan ince, ruhsal bir akışkan insanların içini aydınlatmaya başlar. Ancak tutkuya kapıldıklarında tam olarak ışığa çıkarlar, insanlar Dostoyevski'de görünür olabilmek için önce kor gibi yanmalı, ses çıkarabilmek için sinirleri kopacak kadar gerilmiş olmalıdır: "Onda sadece ruhun etrafında bir beden oluşur, sadece bir tutkunun etrafında görüntü."
Sayfa 151Kitabı okudu
Kaos denilen başlangıçtaki boşluktan ilk üç ölümsüz varlık ortaya çıktı; Gaia (Toprak Ana), yeraltı dünyasının en derin, en karanlık bölgesini yöneten Tartaros İle eşsiz güzelliği pek çok Ölümsüz tanrının yaratılışına esin kaynağı olan Eros (Aşk). Daha sonra Gaia, eşi olmadan Uranos'u (Gökyüzü Baba) doğurdu. Her yönden kendisini sararak, ölümsüz varlıklara bir barınak sağlaması için onu kendine denk tuttu. Gaia aynı zamanda Ou-rea (Dağlar) ile Pontos'u (Deniz) doğurdu. Gaia daha sonra Uranos'la evlendi. Uranos var olmuş her şeyi yönetti. Gaia ile Uranos'un ilk ölümsüz çocukları üçüz Yüzer Kollu devlerdi. Her devin omuzunda elli başı ve her omuzdan çıkan ellişer kolu vardı. Ondan sonraki ölümsüz çocukları üçüz Kykloplardı. Her birinin alnının ortasında sadece bir göz vardı. Zanaatçılıkta ustaydılar ve daha sonra Olympos Dağı üzerinde tanrılar için saraylar inşa ettiler. Uranos bu altı çocuğun korkunç gücünden ürktü. Kendisini korkuttukları için onlardan nefret etti. Böylece Uranos, her çocuk doğduğunda, onu annesinden alıp elini kolunu bağlayarak Gaia'nın bağrının, yani toprağın derinliklerine fırlattı. Her çocuk dokuz gün, dokuz gece boyunca düştü. Onuncu günde hükümdarının adıyla anılan bölgeye, Tartaros'a indi. Uranos, yeryüzünün güneş ışığının uzağmdaki bu noktasından Yüz Kollularla Kyklopları sakladı. Yetkesine yönelik tehdit korkusundan kurtularak, gözleri gururla ve memnuniyetle parladı, sonsuza dek hükmedeceğini sandı.
İşte o bitiremediğim kitap!
"Bu kitabın adı Yıldızların Serserisi idi. Moğollar gözlerimi kör ettiklerinde kitabın sonlarına yaklaşıyordum." Leopoldo, nazik olması gerektiğini düşünerek, "Nasıl bir öyküydü bu?" diye sordu Yaşlı adam anlatmaya başladı. Bu haksız yere uzun süre tutuklu kalan bir adamın öyküsüydü. Karanlık bir odada zincire vurulduğundan zihninde yolculuk etmeye başlamıştı. Sanki elinin altında bir zaman makinesi varmış gibi, uzak çağlarda yaşamış insanların yaşamlarını yeniden yaşıyordu. Leopoldo başlangıçtaki çekingenliğini üzerinden atarak, bu öyküyü ilgiyle dinlemeye başlamıştı. Bu gerçekten büyüleyici bir konuydu. "Ve sonra işte olanlar oldu ve ben kitabın sonunu okuyamadım," dedi yaşlı adam kederle.
21 Ağustos 1915
Saat 7.30'da artan sis ve akşamın karanlığında, Mestantepe'nin önündeki mevzilerimizden baktığımızda, Yusufçuktepe'nin geniş ve çıplak zirvelerine doğru "haki" figürlerin süratli şekilde tırmanmakta olduklarını görüyorduk. Zirveyi ele geçirmiş görünüyorlardı, sonra da karanlık iyice çöktü. Ve sonunda bu çok sıkıntılı tepe ele geçirilmişti. Sevinç çığlıkları duyulmuyordu fakat mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Ancak bu coşkunun kısa sürede yok olacağını tahmin etmemiştik. Aniden zirvedeki iki mevziden çapraz ateşler başladı. Tüfek, makineli tüfek ve şarapnel ateşi ortalığı cehenneme çevirmişti. Daha erken saatte 87. Tugay'ın geri sürüldüğü gibi şimdi de Yeomanry'ler geri sürüldüler. Bu mevkide tutunmanın mümkün olmadığını anlayan General Marshall, başlangıçtaki hatlara geri çekilme emri verdi. Bitkin ve çok yorgun askerler gece karanlığında geri döndüler. Tepenin sağında bulunan bir alay, Yusufçuktepe ile İsmailoğlutepe arasında İbrikçe Çiftliği'nin yakınındaki sırtı ele geçirdi. Ancak İsmailoğlutepe'yi ele geçirdiklerini zannederek o şekilde rapor verdiler. Neyse ki hata erken fark edildi ve o sırt üzerinde imha olmadan sabahın ilk ışıklarında geri alındılar. Yusufçuktepe olarak bilinen bu tepeyi (ki 8 Ağustos Pazar akşamı bir direnişle karşılaşmadan sadece bir taburla ele geçirdiğimizi unutmayın) ele geçirmek için yapılan harekât bize yaklaşık 5 bin kişilik bir zayiata mal oldu.
1915 Çanakkale Seferi
1915 Çanakkale Seferi
Henry Woodd Nevinson
Henry Woodd Nevinson
Reklam
91 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.