“O zaman kaybolduğu, amaçsızca, başıboş sürüklendiği duygusuna kapılıyordu; batan bir gemiden kurtulmuş, en küçük bir kara parçası göremeyen, dört yanı suyla, uçsuz bucaksız denizle çevrili bir kazazede gibi."
Neler söylemek istedim sen giderken.
Sessiz çığlıklarım boğazımda düğümlendi,
Adım atmak istedim ,
koştuğumu sandım hatta.
Cümleler kurdum, anlattım sana derdimi.
Hatta yalvardım , haykırdım sandım …
Oysa sen giderken ben
ardından sadece, bakakaldım.
Öylece… donakaldım.İnanamadım …
Kirpiğimden süzülen damla…
Ve Ayrılığın adı ,HOŞCAKAL.
...
Sen gittikden sonra
hoş kalırım mı sandın.
Alırmıyım bir bardak demli çayın tadını
Perdeyi açınca içeri giren güneş,
ısıtırmı sandın.
Görürmüyüm sandın açan çiceği…
Bakarmıyım sandın batan güneşe…
Dilek tutarmıyım kayan yıldıza…
Koklarmıyım sandın yağmurun kokusunu,
Severmiyim sence baharları?
Ayrılığın adı ,hoşcakal…
...
Ben senden sonra yaşarmıyım sandın …
Peki o zaman sende HOŞCAKAL…
"Olgun biri gibi davrandığımda, insanlar ne kadar olgun biri olduğum hakkında konuşuyorlar. Tembel davrandığımda, tembelliğim hakkında dedikodu ediyorlar. Roman yazamıyor gibi yaptığımda, yazamadığımı söylüyorlar. Yalancı gibi davrandığımda, yalancı diyorlar. Zengin gibi davrandığımda, zenginliğimi konuşuyorlar. Umursamaz göründüğümde, ne kadar umursamaz olduğumu söyleyip duruyorlar. Fakat gerçekten acı çekip inlediğim vakit, insanlar numara yaptığımı söylüyorlar."
"Öyle bir çaresizlik hissi doğuyor ki içime, nefes almak imkansız gibi geliyor. Acı dolu dalgalar, tıpkı akşam sağanağından sonra birbirini kovalayan beyaz bulutlar gibi yüreğime vuruyor. Öyle bir his ki bu -endişe mi desem acaba- kalbimi sarıyor, nabzım düzensizleşiyor, nefesim kesiliyor, gözlerimin önüne karanlık bir perde iniyor... Tüm kuvvetim parmaklarımın ucundan boşanıyor sanki."
Acaba yaz yağmurunda doğan gökkuşağı gibi çabucak sönmüş müyüm yüreğinde? Öyleyse söndürmeliyim ben de. Ancak söküp atmadıkça bu yüreği, sönmez renkler bu bedende.
"çağımızın kaygısı" denen şeyden dolayı insanlar birbirlerinden korkuyor, düşünceler saldırıya uğruyor, çabalar alay konusu oluyor, mutluluklar inkar ediliyor, güzellikler kirletiliyor, gurur ayaklar altına alınıyor.
her toplumda benim gibi, tabiri caizse yaşamaya gücü olmayan kusurlu varlıklar yitip gitmeye mahkumdur belki de. fikirleri ya da başka bir şey yüzünden değil, kendileri yüzünden. fakat benim küçük bir mazeretim var. yaşamamı zorlaştıran şartların ağırlığı altında eziliyorum.