Derin karakterleriyle, muazzam tasvirleriyle, İstanbul'un kişiliğe bürünmüş haliyle edebiyatımızın en önemli eserlerinden birini okudum..
.
Roman ikinci dünya savaşı arefesinde geçiyor, harp beklentisinin verdiği kaygı ve belirsizlik toplumun gündemini oluşturuyor.
.
Boğazı, vapuru, tarihî dokusuyla İstanbul, arka fonu tablo gibi süslüyor .. Esasında bir aşk romanı ama sadece aşk demek haksızlık olur.. olaydan ziyade düşünce,duygu ve fikirler ön planda.
.
Okurken bir yandan kitapta oldukça bahsi geçen besteleri dinlemek bir yandan da İstanbul' un o eski semtlerini gezmek isteğiyle dolup taştım.
.
Tanpınar, kültürel birikiminin genişliği ve derinliğiyle hayran bırakıyor.. Resim, musiki merakının yanında tarih, felsefe, ıktisat ve sosyolojik bilgilerinin izleri de epey mevcut kitapta ..
.
Yazıldığı dönemden bugüne kullandığımız kelimelerde bi hayli değişim olduğu için okurken eski kelimeler çıkıyor karşımıza ama sorun olacak derecede değil diyebilirim.
.
"wagner'i debussy'yi dinleyip mahur beste'yi yaşamak, işte bizim talihimiz bu."
.
Doğu ile batı arasında kalmışlık ve bocalama bundan daha iyi ifade edilemezdi sanirim..
.
ve en nihayetinde kendimi, kitapta çokça ismi geçen, Eyyubi Bekir Ağa' nın "Mahur Beste"sini dinlerken buluyorum...
.