Adı, sanı, ülkesi belirsiz bir şehirde; araba kullanmakta olan bir adam, arabanın içinde kırmızı ışıkta beklerken aniden kör olur.
Beklenmedik bu durum karşısında korkan körleşmiş adam, çevreden birinin yardımı ile evine götürülür.
İlerleyen günlerde, ilk kör olan adamı takiben, bu adamın eşi, onu evine kadar götüren ama bu müsait durumundan yararlanıp arabasını çalan adam, muhayene için gittiği göz doktoru , onun muhayenehanesinde bekleyen hastalar, doktorun sekreteri, eczacı da dahil olmak üzere bütün şehir hızlı ve ani bir şekilde körleşmeye başlar. Bu, süt beyaz bir körlüktür. Devlet, körleri bulaştırmaması için karantinaya alır.
-------------------------------
Saramago'ya Nobel ödülü kazandıran bu kitap, güçlü metaforları ve eleştirileriyle dikkat çekiyor. Beyaz körlük metaforuyla, insanlar üzerinden ciddi bir devlet ve bencillik eleştirisi yapılıyor. Ayrıca bakmakla görmenin aynı şey olmadığı ve eğer görüyorsan bunu gözlemen gerekliliği vurgulanır.
Kitaptaki kişilerin isimlerinin olmaması, onları sıfatlarıyla okumamız, olayı evrenselliğe taşıyan çarpıcı bir noktadır. Alt metni de oldukça sağlam olan bir kitap; okurken aslında kim neyi temsil ediyor anlayacaksınız