Spoiler var
Ah! Nerden başlasam bilemiyorum...
Gregor Samsa gezici bir pazarlamacı olarak ağır bir şekilde çalışmaktadır. Bir sabah büyük bir böcek olarak uyanır. Grete, Gregor'un küçük kız kardeşidir. Bir sabah böcek olarak uyandığında ailesi çok ürkmüş ve endişelenmiştir . Ailenin geçimini Gregor karşılamaktadır. Gregor bundan sonra böcek olarak yaşamaya
1)VENEDİK
İlk seyatimizde bize eşlik eden, sihirli kitabın cini, Seyyah Marco Polo'dan, ülkesinin gondolla gezilen kanallarını, renkli balo maskelerini, Venedik'in meşhur pizzasını, cam süs eşyalarını, Venedik'in tarihi atmosferini yansıtan Dükler Sarayı'nı, kulağa acayip geliyor farkındayım: Köpek Sarayı'nı, lezzetli dondurmalarını, Çan
Aslında yaşadığımız dönemde hepimiz bir George Samsayız. Eğer topluma yararlı ve faydalı ise insanlar tarafından sevilen ve saygı duyulan bir birey oluruz ama eğer toplumun bize yapmaya zorladığı şeyleri reddedersek George Samsa gibi dışlanır ve hayattan soyutlanırız. Bu yönden kitap yaşadığımız hayatın özünü bize gösterdiğini söyleyebiliriz. Herkes gibi benimde aklımdan "acaba böcek olarak uyansam napardım" geçmedi değil. Lakin bir insan böcek olarak uyanabilir mi imkan dahilinde bile değil. Fakat arka plana bakınca, böcek olarak uyanamaz ama kendini bir böcek gibi hissedebilir diye düşünüyorum. Ailesi tarafından, arkadaşları ya da çalıştığı yerdeki patron, iş arkadaşı çevresi öyle hissettirmiş olabilir. Ki okumaya başlayınca ilk başlardan itibaren -böcek olma kısmına kadar- bay Samsa sürekli iş vereni tarafından çalışması noktasında baskı yapılan, hep daha fazla çalışması istenilen, aile tarafından parasına ihtiyaç duyulan, kendisinin varlığı ve yokluğu çokta önemsenmeyen biri. E sonrasında malum böcekli günler... Aslında bay Kafka okuyucusuna müthiş bir mesaj veriyor. Kitabı çok yönlü bakış açısı ile ele almak gerektiğini düşünüyorum..
Bay Gregor Samsa bir gün sabah uyandığında kocaman bir böceğe dönüştüğünü fark eder ve hikaye böyle başlar.
Bence asıl anlatılmak istenen, toplumun içinde farklı olmanın, farklı davranmanın bizi hor görülmeye itmesidir. Diğer insanlardan farklı olmamız, dışlanmamız ve hor görülmemiz için yeterli bir sebeptir.
Okuduğum ilk Kafka kitabıydı, çok beğendim ve heyecanla bitirdim. Herkese okuması için tavsiye ederim. Lâkin size küçük bir anektot söylemeden de kendimi alıkoyamayacağım. Kitaba başlamadan Franz Kafka'nın hayat hikayesini okursanız, kitaptaki mesajı daha iyi görebilirsiniz.
Şam’da Bir Türk Gelin
Kitap içerik olarak ardı ardına olması olasılık olarak güç olan olayları barındırıyor bazı yerleri saçmalığa bak dedirtirken bazı yerlerinde o kadar kapılıyorsunuz ki olaya o an bazı karakterlere yumruk geçiremeyişinize içerliyorsunuz sonuç olarak tam bir dram ve çözümsüz Ortadoğu yasalarıyla baş başa kalmış bir Türk kadını. Kitap dili olarak çok hızlıca ilerleyebilmenizi sağlayan dile sahip ama dilinin edebi yönü pek yok, kitabı edebi dile göre değilde olay akışına göre ilerletiyorsunuz.
Kitap bittiginde tam olarak şunu hissettim diyemem ama yıllar öncede günümüzde de hepimiz statünün köleleri oluyoruz hatta olduk. Kim kendini keşfetti hangimiz kendimizi tanıyoruz sadece bize dayatılan şeyleri yapmaya mecburlaştırıldık. Hepimiz birer hamam bocegine dönüştük. Dönüştük birden olamayız zamanla yavaş yavaş. Hangimiz orijinal olmaya çalıştıysa dışladık ve dışlandık. En kuvvetli bağ olan ailelerimiz bile istenileni yapmadığımizda bizi böcek gibi gördüler. Kafka da kendisinin edebiyata olan tutkusunun ailesi tarafından hoş karşılanmamasini hamam böceği metaforu üzerinden dönüşümle aktarıldığı düşünülüyor. Onunla en çok ilgilenen kız kardeşinin bile ekonomik gücünü eline alınca evden derhal gitmesini ilk isteyen kişi olmasi, ve Gregor Samsa onların işine yaramayinca, onu yük olarak görüp ölünce hiç birşey hissetmezler. Hatta tatile gitme planları yaparlar. Özetle bu toplum bizi kendimizden uzaklastirmakta. Kendimiz olmaktan çıkıp mekaniklestik. Ne zaman ki bizim de birgün pilimiz biterse, ise yaramadığımızı düşündükleri an bizi de atmaları ve tatile gitme planları yapmaları an meselesi.
