Ateşten bir ağaç gördüm, a benim sevgilim diye ses geldi; o ateş beni çağırıyordu; yoksa İmranoğlu Mûsa mıyım ben? Belâlara düşerek çöllere daldım; bıldırcınla kudret helvası yedim; kırk yıldır Mûsa gibi bu çölün çevresinde dönüp dolaşmadayım. Gemiyi, denizi sorup durma, gel de şaşılacak şeyler seyret; bunca yıldır bu kupkuru toprakta gemi sürüp duruyorum ben. Gel a benim canım, Mûsa’sın sen, bu beden de sopan; bedenini tuttun mu onu sopa yaparım, attın mı ejderhâ şekline sokarım. İsa’sın sen, ben de kuşunum; balçıktan bir kuş yaptın; bana bir üfürdün mü hemencecik yücelere uçarım ben. O mescidin direğiyim ben, Peygamber bana dayanırdı; bir başka yere dayandı mı ayrılık derdinden ağlayıp inlemeye başlarım ben. Efendiler efendisi, şekiller düzen, fakat şekilden münezzeh olan zat; beni ne şekle sokacaksın? Sen bilirsin ancak; ben bilmem ki. Gâh taşım, gâh demir; zaman da gelir, baştan başa ateş olurum. Gâh taşsız teraziyim, gâh da teraziye taş olurum ben. Bir zaman yayılırım, otlarım burda; bir zaman da bende yayılırlar, otlarlar, yerler beni; gâh kurdum, gâh koyunum; gâh da çoban şeklinde görünürüm ben. Heyûlânın izi, eseri yoktur; iz eser nerden ebedî kalacak? Ne bu kalır, ne o; o bilir beni ki oyum ben.
Sayfa 1521Kitabı okudu
( ............ ) İçine kapanarak yaşamayı tercih ederdi. Ziyafetlerden hoşlanmazdı. Bigün her ikimizin de sevdiği bir ahbabı kıramadı. Ailenin çok iyi Fransızca, İngilizce, Almanca bilen genç kızı bana yakındı. Yemekte, batılılaşmış olan bu hanım bana Hüseyin Rahmi Bey’in kitaplarından bikaçının adını sordu. Ben de muziplik olsun diye, — Makber, Eşber... dedim. Biraz sonra genç hanım, Hüseyin Rahmi Bey’e, — Beyefendi, eserleriniz in hayranıyım, hele Makber’le Eşber’e bayılırım... dedi. Hüseyin Rahmi Bey bilinen nezaketiyle, — Ben de Hâmit’in Mürebbiye ile Torman adlı eserlerine bayılırım... dedi.
Sayfa 72 - Akbaba YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kaldırım Çocukları
“Şapkamın kenarını gözlerimin üstüne indirdim, pardösümün geniş eteklerini bir harmaniye gibi vücuduma sımsıkı doladım, ellerimi divan durur gibi önümde kavuşturdum, kendi kendime sarıldım ve yürüdüm. “Gece yarısından sonra üçüncü saat. “Beyoğlu kaldırımlarındayım. Ağır ağır yürüyorum. Caddenin kenar çizgileri bir makas ağzı gibi açılarak
Adanmış hayatların arkadaşlıkları
Kısa bir süre sonra Kuleli’de, Harbiye Nezareti’nden gelen bir subay belirdi. Eşref’i aldı, Kuleli’yle olan ilişiğini kesti ve evine kadar ona eşlik etti. Subay Eşref’e hazırlanması için bir günlük mühlet verdi ve ertesi günün şafağında kendisini tren istasyonuna götürmek üzere tekrar geleceğini söyledi. Bunların hepsi, nereye gideceği Eşref’e