Hayat, herkesin etrafında mütemadiyen dönerken bana teğet geçiyordu
Hayat, galiba bende nüfuz edecek ya da incitecek bir şey bulamıyordu. Çevremde dolaşıp sıkılıp gidiyordu. Ben bunu kendi dayanıklılığım mı sanıyordum acaba? Bazen çevremdeki arkadaşlara kulak kabarttığımda acaba dünya, bu yusyuvarlak şey nasıl bir dönüşteydi de kiminde mide bulantısı, kiminde eğlence, kiminde yükseklik korkusu, kiminde göğe merdivensiz tırmanma ile beliriyor diye düşünüyordum. Ben ne döndüğümüzü anladım, ne zınk deyip durduğumuzu, tasasız bir yolcu gibi başımı koydum da uyudum.
Sayfa 115Kitabı okudu
Bazen beynimin içindeki görüntüler öylesine yoğunlaşıp katılaşıyordu ki, bu ağırlığın altında eziliyordum, canım yanıyordu. Acının hudutlarını başka acılarla ihlal ediyordum. Acı, renk değiştiriyordu mütemadiyen. Böyle anlarda canıma kıymayı düşünüyordum bazen. Ama kendimi öldürmem için bir gerekçeye ihtiyacım vardı ve bunu bulamıyordum. En başta içimden çekip çıkarmam gereken şey kendimdi ama kendimi de bulamıyordum. Neredeyim ben? diye soruyordum. Daha evvel birilerinin 'ben' olarak yaşadığından şüpheleniyordum. Ben birilerinin kalıntısı olmalıyım, diyordum.
Sayfa 233 - Everest Yayınları
Reklam
ama uyku aynı zamanda da rüya anlamına geliyordu. ve kendimle ilgili hakim olamadığım bu tek alanda zihnimin, üzerlerini örtmeye çalıştığım bölümlerinin bana gösterecekleri resimlerle beklediklerini biliyordum. belki de bu nedenden dolayı uyuyamıyordum. öldürdüğüm insanları, seviştiğim kadınları düşünmüyordum. onlar değildi beni korkutanlar. daha
Son ಥ⁠‿⁠ಥ
Sırf benim zavallı canımı kurtarmak için bir araya gelen insanların sayısını bir düşünüyordum da aklım ermiyor.(...) Benim hayatımı kurtarmalarının maliyeti yüz milyonlarca dolar olmalı. Hepsi tek bir şapşal botanisti kurtarmak için. Niye bu kadar uğraşsınlar ki? Peki, tamam. Bunun cevabını biliyorum ben. Bunun bir kısmı benim de temsil ettiğim şeyler: ilerlemek, bilim ve asırlardır hayalini kurduğumuz gezegenler ötesi bir gelecek. Ama gerçekte, bunu yapmalarının sebebi her insan evladının diğer insanlara yardım etmek için temel bir içgüdüsünün olmasıdır. Bazen bu böyleymiş gibi görünmeyebilir ama bu doğru.
Sayfa 415
Hayatta korktuğun hiçbir şey yok mu?" diye sordum. "O kadar da aptal değilim" diye karşılık verdi. "Elbette ara sıra hayat beni de korkutur. Ama korku, yapmam gerekeni engellemez. Olanaklarımı sonuna dek, yüzde yüz kullanmak istiyorum. İstediğimi alacağım, istemediğimi bırakacağım. Hayatımı böyle yaşamak istiyorum, eğer işler
_Vatanınız, anneniz gibidir. Her kim vatanınızı aşağılıyorsa, hem size, hem annenize hem de atalarınıza düşmandır ve o her kim olursa olsun çekinmeden suratına bir yumruk indirin ve o kansızlarla mücadele edin. _Oyun başlasın! _Tek millet, tek devlet, tek lider, büyük Almanya. _Gelecek ya bizim olacak ya da ortada gelecek diye bir şey
Reklam
_Tüm özü düşünmekten başka bir şey olmayan ve var olmak için herhangi bir yere gereksinimi bulunmayan, herhangi maddesel bir şeye bağımlı olamayan bir töz olduğumu anladım. _Tanrı ben olsaydım tanrının varlığına inanabilirdim. _Zihinde hiçbir şey yoktur ki daha önce duyularda olmuş olmasın. _Yanılmış olabilirim, altın ve elmas diye aldığım
Bazen düşünüyorum da, affedin beni, ben de doğmuştum sizin doğduğunuz gibi. Ah, neler söylüyorum... Yani benim de atam maymundur belki. Orası muhakkak. Ama siz... Bağışlayın. Ama nasıl böyle oldu? Ben nasıl sokakta kaldım... Bize bir çatı bulunamadı, bir kapı açamadık şu dünyada. Paraydı, eh kazanıyorduk, bir bodrumda yaşıyorduk, yedi kişi. O bodrumda da çok düşünüyordum ben. Gelip geçenlerin ayaklarını seyrederdim. Ve bodrum katlarında kimsenin yaşamadığı, insanların bunu saklamak şöyle dursun, akıllarından bile geçirmedikleri memleketler düşlerdim. Daha kötüsü oldu sonra. İş bitti, evden atıldık. Yardım isteyince, "İş bulup çalışsan ya, genç adamsın," derler. Ya bu koku, bu kir ne olacak? Kime yaklaşsak kovar, korkar. Gözlerimiz çok parlar bizim, fazla parlar. Dilenmesek, yardım kabul edeceğiz, çöp karıştıracağız...
Koza. Onun burada olduğunu hissedebiliyordum, hissetmekten öte biliyordum. Nereden bildiğimi sayfalarca anlatabilirdim ama elimi kalbime koyduğumda bile onun sesini işitebiliyordum. Buradaydı, kendini ait hissettiği ve en çok korktuğu yerde. Işıklar demişti, bana. Işıklar bizim ortak noktamız. Şimdi o ortak noktamız olan yere gidiyordum, ben
Sayfa 292 - Koza - Helin (Poyraz - Saye)
_Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz. _3, 6 ve 9 sayılarının azametini bilseydiniz evrenin anahtarını elde edebilirdiniz. _Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi. _Evren enerjiyle doludur. Nesiller sonra makinelerimiz, evrendeki herhangi bir noktadan
Reklam
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
İnceleme yapıp yapmamakta biraz tereddütte düştüğüm bir kitap oldu ama okunması gerekiyor diye düşünüyorum. Birazcık milliyetçi bir damarınız varsa hoşlanacağınız bir kitap olacaktır. Çünkü yirmi asker ve bir yüzbaşı vasıtasıyla hem vatanı için bütün zorluklara gögüs geren gözlerini kırpmadan ikarüs gibi güneşe korkusuzca uçan savaşçıların
Oysa Ruth’un endişelerinin haksız olmadığı, daha sonra anlaşılacaktı. Göze çarpan bir köşede Profesör Caldwell’le bir araya gelen Martin, gerçi artık elleriyle havayı taramıyorsa da, Ruth’un eleştirel bakışlarının saptamasına göre gözlerinin haddinden sık parlayıp ışıldamasına izin veriyor, gereğinden hızlı ve hararetli konuşuyor, iyice
98 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.