“Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.”
LOJMAN Lojmanda oturmak ayrı bir yaşam tarzı. Herkesin kocasının aynı işi yaptığı bir aileler topluluğu bu. Çalışmayan kadınlar için standart bir hayat: Sabah aynı saatte, hatta aynı dakikada evinden çıkan üniformalı kocalar, pencereden kocalarının servis araçlarına binişini seyreden kadınlar, öğleye kadar ev işleri, öğleden sonra kadın
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-2/Kitabı okudu
Reklam
Dr. Cole bana insan zihninin travmaları bastırmaya eğilimli olduğunu söyledi; ben de bunun böyle olduğunu hissediyorum., ama bazen öyle geliyor ki bir şeyi hatırlamayışımızın nedeni patolojik bir eğilimden çok doğal bir gereklilik, zira insanın aklında belki yüz farklı şey oluyor ama bunların ancak birine ikisine ilgi ve dikkat ayırabilme kabiliyeti var.
İlk evladım Köksal 1969 yılında ikinci evladım Serdar 1971 üçüncü yavrum Hakan 1973 dördüncü oğlum da 1975 yılında dünyaya merhaba demişti. 13 Kasım Cumartesi 1976 gününden bir gün evvel Serdar'ın dişi çok ağrıyordu. Sabaha kadar ağlamış hiç yatmamıştı. En küçük oğlumu abisine (Köksal) bırakarak Serdar'ı dişçiye götürmeye karar verdik. Serdar
Sabahattin Ali
Caddedeki kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanların boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor... fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor... zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek... böyle acz içindeyken odamda her şey bana küçüklüğümü ve zavalılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek yakın çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor.
"Sizi eve bıraktıktan sonra tekrar caddeye çıktım. Caddedeki kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanların boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle
Yapı Kredi Yayınları
Reklam
192 syf.
7/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bu, yüzyıllardır yaşanan gerçek bir hikayedir. Artık hayatta olmayan kahramanlara ve onlara sevgi duyanlara saygımızdan, gerçek konuşmalar olabildiğince “edep ya hu” çerçevesinde aktarılmaya çalışılmıştır. Aşağıdakiler sadece “meal”dir, tefsiri size kalmış efenim… İTİNA İLE EMİR TELAKKİ EDİLİR Uzun Zaman Önce Çok Çok
Aganta Burina Burinata
Aganta Burina BurinataHalikarnas Balıkçısı · Bilgi Yayınevi · 20224,706 okunma
.... Ben ikide birde böyle oluyorum , bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile.... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı.... Öyle günlerim oluyor ki,etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle degisilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana herşeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor Fakat birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nekadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum.orandaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyo r. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor.... Zannediyorum ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu hayat ve bir avuç toprağının bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu karmakarışık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip geçiverecek Böyle acz içindeyken odamda herşey bana küçüklüğümü ve zavallığımı haykırıyor.sokağa fırlıyorum. Bir tek yakın çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum Halbuki arasıra karşılaştığım ahbabları görmemezliğe geliyorum. Hıçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musunuz ?...
" ... kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum... Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bi kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. "
Sayfa 88 - yky yayınlarıKitabı okudu
Le Horla -Bir Garip Hikaye-
Ruh hekimlerinin en ünlüsü ve en seçkini Doktor Marrande, üç meslektaşına ve doğal bilimlerle uğraşan dört bilgine, hastalarından birini görmek üzere, yönettiği akıl hastanesinde bir saat geçirmelerini rica etmişti. Bir araya gelince dostlarına şöyle dedi: “Size şimdiye kadar karşılaştığım en tuhaf ve en kaygı verici vakayı
Ayrıntı Yayınları - Çevirmen: Serdar Rifat Kırkoğlu
Reklam
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum... Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bi kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. "
207 syf.
10/10 puan verdi
Hani herkesin kaleminde dinlendiği ve "ne yazarsa yazsın okurum" dediği, kitaplığında yeri çok özel yazarları vardır. İşte Mustafa Kutlu da benim için öyle bir yazar oldu çıktı! Her kitabı sanki benim için, okuma yolculuğumda başımı koyup dinlenebileceğim bir yastık, sarınıp huzurla uyuyabileceğim bir yorgan! Kitapları ile teneffüs
Nur
NurMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20144,008 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.