Çocuk sevgisini düşündüm bugün. Her çocuk aynı değildir elbet ama benim gözlemlediğim, bana rast gelen o küçük tatlı insancıkların sevme biçimini yadırgadım bugün. Onlarla oynayınca, onları eğleyince, onlara maddi manevi, hatta bazen maddi*lik öne geçebiliyor, bir şeyler sununca onlar için bir peri, bir prenses, bir melek oluyorsunuz. Bazen de hayatlarının en güzel şeyi. İşin kötüsü, buna inanmamak çok zor oluyor çünkü öylesine gerçekçi ve sevimli geliyor ki.
Ama biraz hasta olunca, yorgun olunca, elinizde onları eğleyecek bir şey olmayınca...Hiç sormadan, gözlerinizdeki yorgunluğu okşamadan, arkalarına bakmadan...Gidiyorlar.
Onların yumuşak, sıcak, bulut kokan ufak kollarında, avuçlarında teselli bulmak istersiniz. Bu kez onların masumiyeti sizi eğlesin istersiniz...Ama nafile.
Üstelik kızmaya da hakkınız yok. Gücenmeye de. Çünkü çocuk onlar. Hata, sizin onların çocuksuluğunu unutmanızda.
Çocuk sevgisi dedim. Çünkü herhangi sıradan bir kavramın önüne arkasına çocuk sıfatı getirince daha çarpıcı daha masum daha istenen daha albenili ve özenilen bir öbeğe dönüşüyor o sözcükler. Hâlihazırdaki katliama sebep olanların çocuk katili olarak nitelenmesi her ne kadar istenilen o çarpıcı etkiyi oluşturamasa da bazıları için. Ama bu çarpıcı istisnanın dışında, sanırım çocuk sevgisi bu albenili söz birliğinin kurnaz bir istisnası.
Onlar unutabilir. Ama ben unutmasam iyi olacak. Çocuk olduklarını. Sevgilerinin.