_Burhan, tüm şüpheleri ortadan kaldıracak açıklıkta ve itirazlara yer bırakmayacak kesinlikte bir kıyas ve delildir. Kesin ve zorunlu bilginin ilke ve kurallarını vermekte, felsefeyi mükemmel hale getiren kaideleri içermektedir. Bu bakımdan da o, mantığın en yüce bölümü olmaktadır.
_Burhan, 3 çeşittir:
_1- Varlık burhanı. (Tez)
_2- Sebep
Yürekten hayal et, hedeflerin öncesinde hayaller geliyor."
~~~~~~~
Tagore kendi hayat felsefesini böyle açıklıyor bir bakıma. Aslında bu iki cümle o kadar çok şey barındırıyor ki içinde...
Hayatın bize sundukları ile yetinmek yerine, düşünmenin, hayal etmenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Yıldızlara uzanarak yetişemesek de aslında hepimizin içinde birer gökyüzü vardır. Havanın bazı zamanlar kapalı olmasına aldırmadan kendi yıldızlarımızı içimizde yetiştirip, zaferler elde edebiliriz. İşte o zaman karamsar bulutlar yok olacaktır hayatımızdan...
Ama önce hayal etmekle başlıyor her şey. Hiçbir şey önce kalbimizde yeşermeden gerçekleşmiyor. Kalpten inanmadığın, gerçekten benimsemediğin hiçbir şeyi yapma demek istiyor belki de Tagore.
Sağanak lazım bize... Çiseyle yetinemeyiz.
"Çiçek taçyapraklarının hepsini atar ve meyveye ulaşır."
Her şeyin zamanı vardır. Bazen benim sandığın şey aslında çoktan senin olmaktan çıkmıştır. Hatta kambur olmaya başlamıştır sırtında. Bırak her şeyi, serbest bırak... Yaprak dökme mevsimindeysen dök yapraklarını.
Dallarına acı çektirme.
Meyve verme zamanınsa tabiata karşı gelme. İçtenlikle olgunlaştır. Sen de biliyorsun bunu, zamanı geçen her şey çürümeye başlar. Dallarını ürkekçe örtmekten vazgeç, mevsim sana kel kalacak dalların diyorsa, rüzgârı benimse... Yeniden yaprak açacağın, meyve vereceğin zamanın gelecek. Rahatla, köklerin sende. Toprağın altında yaşıyorsun sen. En az toprağın üstündeki gövden kadar güven köklerine...
"Çimen topraktaki kalabalığını arar, ağaç gökteki yalnızlığını...”
Bekliyorum...
Hayatın bana sunacaklarını!
Yaşanacaklara zırhımı büründüm, gardımı aldım, tazelendim nede olsa!
Hayat yetinmektir öğretisi kulaklarımda çınlıyor her doyumsuzluğa kapıldığım anda.
Yılgın değilim, birazcık yorgunum aslında.
Bir nefeslik ara ihtiyacım olan farkındayım.
Sağlam kafa lazım bana. Uçuşan düşünceler, değişen duygular
Biliyor musunuz hayatın ne getireceği, getirirken de beraberinde ne götüreceği hiç belli olmuyor. Bunu her yaşımın her anında daha iyi idrak ediyorum ben. Hayatta hiçbir şey için asla denmemesi gerektiğini, konuşurken insanın dilini ısırması gerektiğini size bir dost olarak tavsiye ediyorum.
Börtü böcekler, uçuşan kelebekler, renk renk gökkuşakları için fazla büyüğüz sanki. Hayatın gerçekleri ise karanlığın içinde parıldayan koca bir ay gibi. Görmeyi bilen gözler, işitmeyi bilen kulaklar, hissetmeyi bilen gerçek bir kalp ve bunları yaşatacak sağlıklı bir bedenden başka bir şeye ihtiyacımız yok, çünkü tüm bunlara sahipsek eğer hayatı olduğu gibi yaşayabiliriz.
Hayat bazen bize eğriyi doğruymuş gibi gösteriyor. Doğru ne kadar varlığını haykırsa da, hatta bize kendini gösterecek yandaşlar bulsa da akacak kan damarda durmuyor ve yaşanması gereken yaşanıyor. Ve anladım ki ben, yaşanmadan söylenen doğrular yerini bulmuyor, çünkü gözler görmüyor, kulaklar duymuyor. Hayatın önümüze serdiğini yaşıyoruz biz. Kadere inanıp oluruna mı bırakmak lazım, yoksa asıl bizim müdahale ettiklerimiz midir kader bilmiyorum ve inanın daha ne çok şey bilmiyorum.
Karar verip ardına bakmaksızın koşmak mıdır doğru olan?
Bir kaplumbağa sakinliğiyle yaşayıp gitmek midir, yetinmek midir elindekiyle?
“NEDEN MUTSUZUM?” SORUSUNA ALTERNATİF CEVAPLAR
Mitolojide çokça bilinen bir hikâye vardır; “Tanrılar, kolay elde etmesinler diye mutluluğu insanlardan saklamaya karar vermişler fakat mutluluğun nereye saklanması gerektiği konusunda aralarında bir fikir tartışması çıkmış. Tanrılardan birisi, yıldızlara saklamayı, bir diğeri ise ormanın
Hala akşamın etkisindeyim. Bu kadar hanımefendi bu kadar güler yüzlü kendi ile barışık engelini kabul eden... Elinde olmayanın peşinde koşmayan elinde olanla en iiyi olmaya çalışan...
Son zamanlar da engelli ve de bir hastalıkla mücadele eden gençlerin azimleri, mücadeleleri, özgüvenleri gerçekten takdire layık.
Neslican 'ı rahmetle anıyorum.
Gülsüm e de hayatında çok mutlu olması diliyorum.
İnşallah hiç bir engelli vatandaşımıza engel olmayız.
İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ
Türk Ülküsü'nün bu ikinci basımı, birincisine göre oldukça değisiktir. İlk basımdaki tarihe ve kalem
mücadelesine ait yazılar bırakılmış, doğrudan doğruya ülkünün türlü konularını ilgilendiren yazılar alınmış
ve bunlara yine ülkü ile ilgili yeni yazılar eklenmiştir. İlk basımda bulunup da ikinci basımda
Eskiler yeni birşey gördüklerin de, bizler gibi hemen benimseyemezlerdi.
Bir çoğumuzun kullandığı "O ne? Yeniyor mu?" sözünün temeli budur aslında..
Biz latife olarak yapsakta; Dedelerimiz, nenelerimiz ciddi şekilde kullanır bu tepkiyi..
Başta anlamazdım ama bugün eline makyaj çantası geçen yaşlı bir teyzenin ruju alıp iyice evirip
GİRİŞ
İnternet devletlerin ve şirketlerin hayatından daha öteye giderek bireylerin dünyasını şekillendirme etkisini sürdürmektedir. Toplumsal hayatın bütün kurumları da pozitif ve negatif bir değerlendirme ile bu etkinin altında hızlı değişim yaşadığı ve Friedman’ın “Küreselleşme 3.0” (2010:20) olarak adlandırdığı bu sürecin hangi boyutlarda