"Bazı yaralar sardıkça kanar."
Her satrından kan damlayan sayfalarla başladım kitaba. Kan kaybından çırpınan kalbim, bazı satırlarda ritmini bozacak kadar hüzne boğuldu. Bazı satırlarda sabırsız kaldı.
Bitmiş aşkın "kelepçe"lerini taşıyan Kaanın, bir türlü uğurlayamadığı aşkının yarasından kanayan Lavinin hikayesidir
Yaralı
Kitabı okurken, aşk hikayesi okuduğumu değil de, bir yazarın bu satırları yazabilmesi için hangi acılardan, nasıl bir yaradan geçtiğini düşündüm hep. Alıntılamadığım o kadar vurucu kelimeler vardı ki... Aşk acısını tatmayan, yolu yaradan geçmeyen kimse bu duyguları anlayamaz dersem, çok mu ayıp etmiş olurum?
Hayat dersi veriyor bazı satırlarıyla kitapta yazar okuyucusuna. Erdem'den erdemli kelimeler okudum ben. Necdet ağabey vardı bir de. Çiçek almayanların çiçekçisi Necdet ağabey.
Canım yandı bir bölümünde. Seven bir kadının arşı inleten çığlıklarıyla tıkandı kulaklarım sandım. Ağlattı beni Lavin. Sevdiği için kendinen geçmek nedir okurken bir daha anladım.(Spoiler değil yazdıklarım. Okursanız siz de anlarsınız)
Daha da yazardım ama, okumanızı tavsiye ederim. Beni sarstı
"Şu hayatta ne öğrendin derseniz bana, kurcalamamayı öğrendim bir tek. Hayatı fazla kurcalamayacaksın. Yoksa yenilirsin duygularına.
Yaraların kabuk bağlamaz, kurcaladıkça yeniden kanar. Ama bazı yaralar vardır kurcalasan da kanar, kurcalamasan da ..."
# Bazı yaralar sardıkça kanar ... 🍂