İlyas-ı Habır
İlyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 347Kitabı okudu
İlyas-ı Habır( Bir Mardinlinin Hikayesi)
"Burası özel bir mezarlıktır "demiş. Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil hayattan mutlu oldukları günleri yazarlar kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52'yi geçen çıkmadı daha" hikayenin en çarpıcı kısmı burası.. Tamamı da şöyle: İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
Zülfü Livaneli'nin Serenad eserinde geçen Mardinli İlyas'ın hikayesi. İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da çalışan akrabaları vardır. Bir gün Roma’ya akrabalarını ziyarete gider. Akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. İçeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde 21 gün , kiminin 34 gün, kiminin ise 17 gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler. Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil, hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “Kimi yirmi, kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
Zülfü Livaneli'nin Serenad eserinde geçen Mardinli İlyas'ın hikayesi. İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da çalışan akrabaları vardır. Bir gün Roma’ya akrabalarını ziyarete gider. Akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. İçeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde 21 gün , kiminin 34 gün, kiminin ise 17 gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler. Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil, hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “Kimi yirmi, kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
Meyyitzade
O gün, Mehmet Bey bir mezar ziyaretine gitmiş, beni de yanında götürüp Aynalıkavak sırtlarındaki topselvinin altında ikindi güneşinin Haliç'te yakamozlar oluşturduğu asude bir vakitte biraz mesnevi okumak istemişti. Ziyaretine gittiği şahidesi çiçekli mezar bakımsızlıktan dağılmak üzereydi. Hakanî Bey'in Farsça ve aruz dersleri verdiği Meyyitzade
ilyas-ı habır mardinli bir vatandaştır. ilyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 404Kitabı okudu
Reklam
ilyas-ı habır mardinli bir vatandaştır. ilyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğdu kabre gitti”
Sayfa 405Kitabı okudu
ilyas-ı habır mardinli bir vatandaştır. ilyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 405Kitabı okudu
İlyas-ı habır mardinli bir vatandaştır. ilyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 404Kitabı okudu
Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.İçeriye girdiğinde ise bazı mezarlar görür. Bu mezarlar zihnimizdeki mezarlardan oldukça farklıdır gösterişli ve bin bir renk çiçeklerle süslü bir görünümdedir. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. Kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“Kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
Reklam
BEBEĞİN MEZAR TAŞINA
Üzülmeyin bu bebek öldü diye Kırmızı gül açmadan soldu diye Bahtı kara anne ile babanın Yanar yanmaz çırası söndü diye Ölüm değil bu dünyayı terk etmek Vaad edilmiş sona, erkenden yetmek Niyeti yer açmak cennet bağından Annesiyle babasının sağından