Zweig eserlerindeki psikolojik dalgalanmalara alışık bir okur olarak okuduğum en ruh sıkıcı ikinci eserdi. Bir diğer ruh daraltan eseri, Rahel Tanrıyla Hesaplaşıyor adlı eseriydi. Ben Zweig’e ateşli ruhsal olayları yakıştırıyorum. Tıpkı Korku, Clarissa, Kızıl, Mecburiyet, Amok Koşucusu vb. eserlerindeki gibi. Sürekli tanrı kisvesi altında ilahi mucizatlarla örülü mistik bir arayış bana gerçek Zweig kalemi gibi gelmiyor. Yabancılaşıyorum. Eserdeki olayların giriftliği tarihi perdeyi sunmak için ideal olsa da boşlukları fazlalaştırmaktan başka bir şeye yaramadı. Burada dünyadan bir haberi olmayan, kafası bomboş, yetştirilmemiş, kendi yaşadığı dünyada musevi-hristiyan çatışmasından başka anımsadığı bir şey olmayan genç bir kadın söz konusu. Daha doğrusu ergenliğe giren genç bir hanım. Amaçsız ve boş geçen yılların tehlikeli takıntıya dönüştürdüğü bir bebek imgesi ile kızın ruhi dalgalanmaları anlatılırken, keşke bu bilince daha fazla inilseydi dedim. Zira eserdeki en güzel yapı ne boşluklarla sunulan Hollanda-İspanya meselesi ne de yaratma arayışıyla yanan ressamın çırpınışlarıydı; sadece Esther’in zihni ve dünyası çekiciydi. İlginç, son sayfayı mutlu kapatmadığım nadir eserlerdendi.