İlyas-ı Habır isimli bir Mardinlinin hikayesi ; İlyas’ın Roma’da bir restoranda çalışan akrabaları varmış.Onları ziyarete gitmiş.Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor,Roma’da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş .Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş.Orada çiçekler,ağaçlar,göller arasında gezmeye başlayınca gözüne birtakım mezarlar çarpmış.Mezarlar birer mutluluk tablosu gibi mermer heykellerle,bin bir renkli çiçeklerle süslenmiş. Ama mermerlerin üstünde 21 gün,kiminin 34 gün,kiminin 17 gün yaşadıkları yazılıymış. O dili bilmese de, mezar taşlarının üzerindeki rakamların bunu gösterdiğinin anlamış Mezarların boyları da bebek mezarı olamayacak kadar uzunmuş.Bu işe hayret etmiş, bir anlam verememiş,İtalyancası olmadığı için parkın bekçisine de soramamış.Evde akrabalarına anlatmış,izin gününde beraber o parka gidip bu işin sırrını çözmelerini rica etmiş.Bir tatil günü hep beraber gitmişler,parkta bekçiyi bulmuşlar,ona mezarlarda yazılı günlerin sırrını sormuşlar.Bekçi, ‘’Burası özel bir mezarlıktır’’ demiş.Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar.Kimi 21 gün mutlu olmuş,kimi 37 gün.52’yi geçen çıkmadı daha.Bekçiye teşekkür edip ayrılmışlar,İlyas bir süre sonra Mardin’e dönmüş.Uzun bir ömür sürmüş,sonra bir gün hastalanmış.Ölüm döşeğinde oğullarını başına toplamış ve demiş ki: ‘’Size bir vasiyetim var.Mezar taşıma aynen şöyle yazacaksınız:İlyas-ı habır bitti/Anasından doğru kabre gitti.’’
316 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
John Steinbeck bizleri yine 1930’lu yılların Amerika’sına götürüyor. Ekonomik bunalımların had safhada olduğu, işçi sınıfının ezildikçe ezildiği, öte yandan sermaye sahibi birkaç yüz kişinin zenginleştikçe zenginleştiği bir garip dönemdir bu. Geniş perspektiften bakıldığı zaman yazarın bir başka kitabı olan ‘Gazap Üzümleri’ ile birçok ortak
Bitmeyen Kavga
Bitmeyen KavgaJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 20166k okunma
Reklam
Okuyun :)
Bana bir gün İlyas-ı Habır isimli bir Mardinlinin hikâyesini anlatmıştı. İlyas 'ın Roma 'da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma 'da bilmediği yıllarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller
Hayatta kaç kere mutlu oldunuz?
Mardinli İlyas-ı Habır'ın Roma şehrinde çalışan akrabaları varmış.. Onları ziyarete gitmiş. Oradaki misafirliği sırasında akrabaları işe gittiğinde İlyas-ı Habır da evden çıkıp, tek başına şehri dolaşırmış..  Bu gezilerinden birinde yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşmüş.. Gezinmek için içeri girdiğinde gözüne bazı mezarlar ve onların taşları ilişmiş.. Mermer heykeller ve kabartmalarla süslü şık mezarların başına dikili taşlardaki yazılar İlyas-ı Habır'ı çok şaşırtmış.. Kiminde yirmi bir gün, kiminde otuz dört gün, kiminde on yedi gün yazıyormuş.. Ama mezarların boyları bebek mezarı olamayacak kadar uzunmuş. İçinden çıkamadığı durumu akşam akrabalarına sormaya karar vermiş.. Evde akrabalarına anlatıp izin gününde beraber bu parka gidip bu işin sırrını çözmelerini rica etmiş. Güzel bir güneşli günde hep birlikte o parka gidip bekçiyi bulmuşlar ve mezar taşları üzerindeki gizemli rakamları sormuşlar.. Bekçi: Burası özel bir mezarlıktır.. demiş. Burada defnedilenlerin mezar taşlarına gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazar.. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52'yi geçmeyen çıkmadı daha. İlyas-ı Habır memleketine döndükten sonra uzun bir ömür sürmüş.. Günlerden bir gün hastalanınca oğullarını başına toplayıp, size bir vasiyetim var, demiş.. Mezar taşına aynen şunu yazacaksınız: İlyas-ı Habır bitti,anasından çıktı, doğru kabre gitti.
Bir ülkü yağmuru-çiçek çiçek düş, Birliğe çağrıdır, benliğe dönüş Dumanay, Özcivlez, Tığlı ve Gümüş: Gurbet ocağında kurban yazısı... Bir bozkurt yüreği-yaralı, yarım Ve kandan bir yazı "ölsem de hürüm" Haritada Kerkük, Türkistan, Kırım Hasret durağında Turan yazısı... Beşikte bir bebek-umut ve senet Sonsuza yolcudur Devlet-i Ebed.. Bir hareket-damla damla bereket: Vahdet ırmağında umman yazısı... Bir şehit mezarı-direk direk nur, Toprak konuğunu şefkatle korur... Ve kulun en büyük rütbesi budur: Rahmet kucağında sübhan yazısı... Abdurrahim Karakoç
İlyas’ın Roma’da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma’da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller arasında gezmeye başlayınca gözüne birtakım mezarlar çarpmış. Mezarlar birer
Reklam
116 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.