Sahi siz duydunuz mu sustuklarımızı?
Hayat devam ediyor… mu gerçekten?
Birinci yıl… Bir yıl 365 gün müydü? Peki neden ben 365 yıl geçmiş gibi ama aynı zamanda da bir saniye bile geçmemiş gibi hissediyorum?
Bir daha gökyüzünü, güneşi, denizi, sevdiklerinizi göremeyeceğinizi, artık her şeyin bittiğini düşünüp yaşamdan koptuğunuzu hissettiniz mi?
Siz hiç artık trenlerin durmadığı bir istasyonda tren beklediniz mi? Ben bekledim bugün. Trenler hiç durmadı ve ben yine bekledim. Bir gün burada bir tren duracak, biliyorum. Bir tren duracak ve beni alıp götürecek, biliyorum.
Siz, hiç gelmeyecek birini, sırf gelmesini istediğiniz için, beklediniz mi?
Öyle saatlerce değil, günlerce, aylarca, yıllarca beklediniz mi?
Gelirse evde bulsun diye yıllarca sokağa çıkmadan beklediniz mi?
Siz, hiç birinin kokusunu, tenini, dokunuşunu özlediniz mi?
Öyle iki kelime ile “seni özledim” der gibi değil!
Yıllarca yıkamadığınız, yattığı yatağın çarşafında kokusunu aradınız mı?
Tutkuyla sevdiniz mi hiç?
“Çok sevdim” der gibi değil!
Uğrunda bütün ahlak değerlerini yıktım, türlü çılgınlıklar yaptım, diyecek kadar sevdiniz mi hiç?
Unutamadığınız oldu mu birini?
Öyle kadehlerde ya da dost meclislerinde hatırladığınız şekilde değil!
Kırk belki elli yıl, onu düşünmeden geçirdiğiniz tek bir anın olmadığı gün geçirdiniz mi?
Toksik ilişkiyi, saplantılı sevgiyi ama bir o kadar da tutkulu aşkı anlatan, güzel bir kurgu roman.
Yine yazarın kaleminden okunası bir kadın hikayesi.