112 syf.
·
Puan vermedi
Albert Camus'un Yabancı adlı kitabı, okuyucuyu bir yabancılık duygusuyla karşı karşıya bırakan bir roman. Baş karakter Meursault, duygusuz ve apatik bir adam olarak tanıtılmaktadır. Kitabın başlangıcında annesinin ölümü üzerine hissettiği duygusuzluk, kitabın ilerleyen sayfalarında da devam etmektedir. Meursault'un duygusuzluğu ve kayıtsızlığı, onu toplumun normlarına ve beklenen davranışlara uymayan bir kişi haline getirir. Bu durum, onu düşüncesiz ve suçlu biri olarak algılanmasına sebep olur. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Meursault'un yaşadığı olaylar ve içinde bulunduğu duygusal karmaşa, okuyucuyu derin düşüncelere sevk eder. Yabancı, insanın anlam arayışına ve varoluşsal sorgulamalara odaklanan bir roman olarak öne çıkar. Camus, kitapta varoluşçuluk ve absurdizm kavramlarını işleyerek, okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eder. Roman, Meursault'un iç dünyasına ve çevresindeki toplumla olan ilişkisine odaklanarak okuyucuya derin bir karakter analizi sunar. Tüm bu noktalara ek olarak, Yabancı'nın sürükleyici ve akıcı bir anlatımı olduğu da söylenebilir. Camus'un etkileyici dili ve derin düşünceleri, okuyucuyu kitabın içine çeken unsurlardır. Sonuç olarak, Albert Camus'un Yabancı adlı kitabı, insanın varoluşsal sorgulamalarını ve anlam arayışını ele alan etkileyici bir eser olarak okuyucuya önerilebilir. (alıntı)
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2012111bin okunma
“ Ne kadar kazarsan kaz Kendi çemberinde bi' noktadasın Sonbahar ya da yaz Geçecek biliyosun Her adı konulmuş beklenen gibi ilerliyo ve yine dardasın Kendinin ücrasında, aralık sevdasında Sanki bi tabanca var kalbinde Duyduğunu gizleme oyununda Bilerek kullanmıyosun”
Reklam
Beklenen geç geliyor, geldiği sırada insan başka yerde oluyor.
Hakikat biz ondan gafil olsak da varlığını sürdürüyor. Öyleyse beklenen ne?
Kitaplığımda uzun zamandır bana göz kırpıyor. :D
: “Yok edici bir kişi çoğunlukla kadının yaratıcı öz suyunu çalar, onu kendi zevkine ya da kullanımına ayırır. Kadını solmuş, ne olup bittiğini anlamaz halde bırakır. Bu arada kendisi daha da pembeleşip güçlenir. Yok edici kişi, içinde bulunduğu durumu algılamaması için kadının içgüdülerine kulak vermemesini arzular ve bu esnada kadının gözünü boyar. Bu etki altındaki kadın yok edicinin ihtiyaçlarının altında ezilmeye duyarlı hale gelir. İçgüdüleri sağlam kadınlar ise hayatını büyütmek yerine küçülten bir ilişkiye ya da duruma girdiğini anladığında, yok edicinin usul usul yanına sokulmuş olduğunu bilir. Genç kadın, yok ediciyle evlendiğinde hayatının bir açılım olması beklenen bir döneminde esir düşer ya da denetim altına alınır. Özgürce yaşamak yerine, sahte bir hayat yaşamaya başlar. Yok edici, kadını aldatır ve aslında onu öldürmeyi planladığı halde şu ya da bu şekilde onu kraliçe yapacağı vaadinde bulunur. Tüm bunlardan bir çıkış yolu vardır, ama bir anahtara sahip olmak gerekir.”
Olan şey mutlaka beklenen şey değildir. Hiç beklemediğimiz bir şey bizi sevindirebilir. Beklediğimiz bir sevinç de bizi hayal kırıklığına uğratabilir.
Sayfa 255 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Müslümanlar, gayet yerinde olarak, ilahi emaneti yerine getirmeyi genellikle siyasî anlamda ele almaktadırlar. Kur'an bunu, defaetle, siyasi iktidarın kurulması (7: 73), güvenlik ve barışın sağlanması (24: 55), düşmanların bertaraf edilmesi (7: 128; 10: 14, 73) bağlamında anmaktadır. Siyasi eylem, yani önderin seçimi veya biat -gibi devlet başkanı ve vezirlerine sürekli istişare sağlama, davranışlarını izleyip eleştirme ve gerekirse görevden el çektirme gibi siyasi sürece iştirak- yalnız beklenen değil, aynı zamanda belli başlı dinî ve manevi görevlerdendir. Bu görevleri yerine getirmemek, Hz. Peygamberin (s.a.s.) ifadeleriyle cahiliyyenin kucağına düşmektir. Öte yandan, İslâmın siyasi-ekonomik bünyesinin bir parçası olmaksa imandandır.
Ben hep senin çağrını çaldım, Senden sessizlik yanıtı geldi. Gelecekten beklenen ses yerine, Geçmişin anısızlık anıtı geldi.
“ Düğümlenirken uzun yolların ufukta ucu, Bugün de gelmedi, hasretle beklenen yolcu. ”
Bu yol, çok uzun zamandır beklenen yolculuğun sonu gibi görünen bir başlangıçtı aslında.
Reklam
bu kadarını görebilen gözlerimin gerisindeki düşünceler, kıtaları, kentleri, olayları, insanları düşünüyor. bu ülkeleri ozanlar, şarkılar, romanlar, filmler, senfoniler, savaşlar anlatmış. birçokları da belki anlatmadan gözlerine, belleklerine, benliklerine, yazmış güneşin doğuşunu, batışını, dağları, boş ovaları, kalabalık kentleri, aşkı, bir hastahane koridorunda beklenen adımları ve gene de, belki de ölürken söylemek istemiş en güzel, en yoğun tümcesi
Nasıl da düşmüşüz! Yersiz kurallar uğruna, Ve doğadan ziyade eğitimin budalaları tarafından, Zihinsel tüm gelişiminden yoksun bırakılmışız, Ve sıkıcı olmamızmış beklenen ve tasarlanan. Biri diğerlerinden yükseğe uçmak isterse, Daha sıcak bir hayal ve azmin etkisiyle, Karşı taraf hâlen öylesine güçlü görünür ki, Gelişme umutları asla korkulara ağır basamaz.
Bazen Hiç gelmez Beklenen özür Beklendiği anda Nihayet geldiğindeyse Ne istenir Ne de lüzum kalmıştır
Sayfa 163Kitabı okudu
972 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.