"Sen ,beni asla,asla tanımayan,bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden ,bir taşa basarcasına üstüme basan ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen ,kimsin ki benim için? !!!
Bir insan iyi bir iş yapmaya niyet ederse hemen “Yarın” adlı şeytan gelir ve o
kişiye dermiş ki: “Çok güzel bir karar verdin, iyilik yapmak ne güzel. Ama acelesi
yok, yarın yaparsın.” eğer kişi bu aldatmaya kanmaz ve iyilik yapmakta ısrarcı
olursa bu sefer de “Geciktir” adlı şeytan gelir ve dermiş ki:
Sakın bugünkü işini yarına bırakma, bugün yap; ama acelesi yok, daha
gün bitmedi, biraz sonra yaparsın.
Şeytan o kişiyi yapacağı iyilikten caydırmak için her kılığa girermiş. Kim bilir
kaç defa bu şeytanlarla muhatap olduk da haberimiz bile yok! Sahi yapacağı
iyiliği karar verdikten hemen sonra şöyle bir ileri bir geri “Acabaaa!”larla tartılıp silkelenmeyen kaç kişi vardır ki! İnsanın şeytan kadar azimli ve çalışkan
olmadıkça onunla baş etmesi mümkün değil demek ki...
Tam da burada, şeytanın bu hilesini bize “zımnen” haber veren Peygamber
Efendimizin şu hadisini hatırlamak/hatırlatmak gerekiyor: “Heleke’l-müsevvifûn: Daha sonra/Yarın yaparım diyenler helak olup gittiler.” hep deriz ya “Daha
gencim.”, “Amâaan önümde uzun bir ömür var!”, “Hele bir yaşlanalım, bakarız icabına!”. Sanki yaşlanacağımız, yaşayacağımız garanti gibi hep ilerilere erteleriz
ya! İşte bu tavrın insanı helak edeceğini söylemiş sevgili Peygamberimiz.
Sürekli “Hele bir yarın olsun!”cuların korkunç akıbetini Hz. Mevlâna çok açık
bir dille anlatmış: Hele yarın, hele öbür gün diye vaat eder, Allah’a dönmeyi sallar
durursun ya… İşte bu bekleyiş, mahşerdeki beklemedir, vay sana!5
Tekrarlayalım o hâlde: Kırk tane yarın bir bugün etmez! Çünkü elimizde bugün var, yarın değil.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Sanırım yakında iyileşirim. İçimde ya da uzayda bir şey kırılacak. Bilinmedik yüksekliklere tırmanacağım. Dünyada yalnızca hasat, katlanılmaz bekleyiş ve ifade edilemez sessizlik var.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Aşk aslında başından beri "düşmesin" diye birinin elinden tutmak değil midir zaten?
Aşk bittiğinde yerine koyacak bir güven, bir ortak yaşam, bir ortak sevinç, bir ortak endişe, bir ortak bekleyiş yoksa elini bırakıyor insan...
Bir bakıyorsun ki düşmüşsün...