-“Bütün ‘benim'leri nasıl da başına bela olur, onunla alay eder ve şöyle der:
«Sen beni Tanrı'dan aldığın için ben de sana eziyet ediyorum, acı çektiriyorum.»”
214. Yoksa siz ey iman edenler, sizden önceki ümmetlerin başına gelen sıkıntılar, bela ve musibetler sizin de başınıza gelmeden, öyle kolayca cennete girebileceğinizi mi sandınız? Hayır; cennete girmenin bir bedeli vardır ki, sizden önceki ümmetler bu bedeli ödediler:
Onlar öyle zorluk ve sıkıntılarla karşılaşmış, öylesine ağır ve çetin imtihanlarla sarsılmışlardı ki, nihayet o zamanki peygamber ve beraberindeki müminler, “Artık dayanacak gücümüz kalmadı, Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hâle gelmişlerdi. Dayanın, sabredin! Şunu iyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır!
[...] Balkan devletleri İstanbul'un kapılarına dayanmışlardı, Bulgarlar güç bela durdurulmuştu Çatalca'da. Ama Selanik'in düşüşü hepsinden daha büyük bir yıkım yaratmıştı üzerimizde. Benim için olduğu kadar cemiyetin büyük çoğunluğu için de korkunç bir olaydı bu. Hakiki bir felaket. Hiçbirimiz bir daha doğduğumuz şehri göremeyecek, sokaklarında yürüyemeyecek, ölülerimizin mezarlarını ziyaret edemeyecektik. Evet, en acısı da buydu, daha bir ay kadar önce anneme verdiğim sözü yerine getiremeyecek, bir daha asla mezarına dokunamayacaktım. Kaybettiğimiz sadece Selanik değildi, çocukluğumuzu, gençliğimizi, ölülerimizi, hatıralarımızı, velhasıl hayatımızın bir bölümünü de şehirle birlikte kaybetmiştik. [...]
Sayfa 344 - Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı: Kasım 2021, İstanbulKitabı okudu
"Boşuna mıydı yol boyunca benliğime
musallat olan belâ?
Bir çevrim tamamlandı mı şimdi?
Yine mi döndüm başa?
Olmaz diyor yanımdan ayrılmayan vaşak,
kimse başa dönmemiştir, dönemez."