Aslında, yaşama ve diğerinin malına saygı gösterme ödevinin toplumsal yaşamın temel bir gereksinimi olduğunu ileri sürdüğümüz zaman, hangi toplumdan söz ediyoruz? Buna yanıt vermek için, savaş zamanında olanları göz önüne getirmek yeterlidir. Öldürme ve yağma, ihanet, sahtekarlık ve yalancılık yalnızca meşru olmuyorlar, aynı zamanda övgüye layık oluyorlar. Savaşçılar, Macbeth'in büyücüleri gibi şöyle haykıracaklardır:
"Fair is foul, and foul is fair"