Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ancak şunu belirteyim: Gece yarısı, kerevetin üstünde, tutuklu olarak oturduğum dakikalarda düşüncelerimle baş başa kaldığım sırada yaşadığım o sevinçli anları, belki de ömrümde hiçbir zaman yaşamamışımdır. Bu, okuyucuya belki de tuhaf görünür, bir çeşit züppelik, gösteriş yapmak isteği gibi gelirse de her şey dediğim gibidir. Bu belki her insanın başına gelen, ancak hayatta yalnız bir defa yaşanılan dakikalardan biriydi. Böyle dakikalarda insan kendi kaderi hakkında kararını verir, görüşünü belirler. Bütün ömrünce yalnız bir defa, “İşte gerçek burada, onu bulmak için de işte oraya gitmeli” der. Evet, o anlar ruhumu aydınlatan bir ışıktı.
Reklam
Demek her şeyi tatlılıkla çözmek fazla nahif bir karardı. Belki de sessizce değil, kapıları çarparak gitmeli bu evden.
Ah Peter, ah… Hayatımda tanıdığım en pamuk kalpli, en sevecen, en tatlı insandı. Onun yüreğine kitaplar yazılır, şarkılar söylenirdi. Hayatı boyunca bu kadar büyük yıkıntılar yaşayıp da hâlâ bu kadar iyi kalpli ve merhamet sahibi bir insan olabilmeyi nasıl başarmıştı… Pek bir şeyi yoktu Peter’ın. Sadece Cardwell’de babasından yadigar evi, satsan bin dolar etmeyecek külüstür bir arabası ve bir de teknesi vardı. Ama o yüzlerce, binlerce anıya sahipti. Günlerce, aylarca anlatabilirdi. Onun yaşadıkları hiç kimse parayla satın alamazdı. Üstelik bu yaşlı adam içindeki müthiş enerjiyle hâlâ hayaller kuruyor ve o güzel anılara yenilerini eklemek için çiftliklerde benim gibi mücadele ediyordu. Birkaç ay sonra tekneyle dünya turuna çıkacaktı… Tekrar düşündüm… Yirmili yaşlardaki gençlerimizi hayallerini yaşamaya cesaret edemeyecek kadar korkutan şey neydi? Bunun seyahat etmekle bir ilgisi yoktu. Kişinin hayali diğerlerinden farklılık gösterebilir. İnsanlar kendi yaşamak istedikleri hayat için adım atmaya korkuyorlardı. Onlar için tek gerçek, sistemin buyurduğu içi dışı boş katranlı bir çukurdu. Peter konuşmasına şöyle devam etti: “Sürekli, ‘Bizden geçti artık,’ diyen insanları anlamak güç. Dünyada tutku olmadan başarılmış hiçbir şey yoktur. Yol bizi nereye götürüyorsa, hedefe doğru yol olmayan yerden gitmeli. Belki iz bırakırız.” “Ne güzel söyledin. Mutlu olmaya dair en ufak bir çaba sarf etmeyip yine de mutlu olmayı bekleyen insanları anlamak güç. Hayata baktığımız gibi yaşarız.”
Sayfa 405Kitabı okudu
"Eesi, belki de herkes kendi yoluna gitmeli. Ben de kendi yolumu bulmalıyım. Kalbimden seni söküp atmak daha kolay olur böylece.” "Pes mi ediyorsun yani?” “Ben değil Pala, sen pes ettin. Hem de ilk darbede. O zaman ben de kendi yolumu çizeceğim diye bana kızamazsın.”
Sayfa 309Kitabı okudu
İnsan bir mezarlıkta olunca aklında hep ölüm oluyor. Belki de bu yüzden mezarlıklara gitmeli insan. Orada yatanları tanısın ya da tanımasın, gitmeli.
Reklam
Bir an kendimi Proust okuyor sandım... virgül, virgül, virgül,,,,, :))
Beterin beteri var daha yürek yakanları açlık gibi, yine de ilk öpüşmelerin buğday tarlaları içinde kaçamak sürtüşmelerle karışık kızlığın bozulması, Bedri bu, sonra adam uzun bıyıklı ve köpekler cılız ve uyuz, duvar dipleri, fıstık topladığı bahçede kimler oturur şimdi, babası Ethem bahçeyi çapalıyor, anası mutfakta, eziklik ordan, bu iyi olması
Sayfa 39 - YKY Yayınları 2
"Belki de sessizce değil, kapıları çarparak gitmeli bu evden."
Sayfa 36 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
''… ‘Belki de çıkıp gitmeli ve hiç dönmemeliyim gerçekten.’ ‘Burada olmana ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var, bunu biliyorsun.’ …''
Domingo Yayınları
Ama bir yandan kalbi, evet kalbi sızlıyor, dışarıya, özgürlüğe, temiz havaya, dinlenmeye kavuşmak istiyordu. Gene de iyi kalpli iyi bir adamdı İvan İlyiç... Kendisi için buradan gitmek, hatta yalnız gitmek değil, kaçıp gitmek gerektiğini o da pekâlâ biliyordu. Her olayın, demin kaldırımda kurduğu gibi de- de, bambaşka şekilde olup bittiğinin
Reklam
Ne oluyor şimdi bizimkilere? Yeniden neye sıvanıyorlar? Hiçliklerini bile savunamaz oldular. Uzat yüzünü tükürsünlür ne olmuş? Bir kağıt mendile bakar. Öyle ya bunu somut olarak yaşamamış kimse uzatamaz yüzünü. Kendini o yüzün tükürülemez bir yüz olduğuna inandırır. Sanki bizimki İstiklal Caddesi, Üsküdar İskelesi de, sizinki Vilayet kabul salonu. Bunlar da, yüzlerini temiz tutmak için "Bir şey yapmalı bir ses duyurmalı ya da bilmem kimi bilmem ne cezaevinde ziyarete gitmeli" gibi palavralar kuruyorlar önlerine. Kurun, kurun. İyi kurun. Belki kurtulursunuz. Kendinizden.
Demek her şeyi tatlılıkla çözmek fazla nahif bir karardı. Belki de sessizce değil, kapıları çarparak gitmeli bu evden.
238 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.