Hegel'in bu kitabının - yirmi üç yaşımda ilk kez okuduğumda hayatımı mahveden kitaptı bu ( tartışılmaz biçimde doğru olduğunu ve okuduğum başka her şeyi yıkıp geçtiğini düşünmüştüm)- başkahramanı, Geist yani Tin denen bir şahsiyettir.
Sayfa 28·Kitabı okudu
Camillo'nun özneyi sahneye, hatırlanacak şeyleri de seyirci koltuklarına yerleştiren tiyatrosu ile arasındaki fark şudur: Hegel'in tiyatrosunda özne o koltuklarda tek başına oturup Tin'in büründüğü şekillerin sahnede devasa bir şerit üzerinden geçişlerini seyreder ve hepsini hatırlamaya çalışır. Hegel'e göre hatırlanan şey Tin'in tarihidir, yani seyreden özneyi örtük olarak kuran tarihin ta kendisidir. Sahnede olup biten, öznelliğin bütün tinsel dramıdır, bizim dramımız.
Reklam
Benliğim belleksiz bir tiyatro gibiydi. Bütün koltuklar boştu. Sahnede bir şey olduğu da yoktu.
Sayfa 31·Kitabı okudu
Bir retorik öğretmeni olarak yetiştirilen Aziz Augustinus, Tanrı'yı bellekte arayacak kadar ileri gitmiş, ama onun bulunabileceği "hiçbir yer" olmadığını anlamıştır.
Sayfa 18·Kitabı okudu
Heidegger'in yorumuna bakılacak olursa Nietzsche nihilizmden çıkışı değil, onun en yüksek ifadesini, gerçekleştirilmiş halini temsil ediyordu. (Bu hali anlatan Almanca bir kelime vardı -hep vardır zaten- ama unuttum.)
Sayfa 13·Kitabı okudu
Belli bir açıdan bakıldığında bütün hayatlar sıkıcıdır.
Sayfa 68·Kitabı okudu
Reklam
94 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.