Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eve giderken yolu uzattı belli ki bir derdi vardı.
Etnosun ırka, daha doğrusu belli bir soya dayanması, kalıtsal bir biyolojik temelinin bulunması tarihi bir zorunluluk değildir. Irka dayandığı durumlar da dâhil, etnos bir anlayış birliğinin ürünüdür. Etnosun ölümü işte bu anlayış birliğinin ölümüdür.
Sayfa 7
Reklam
Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak… Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek… Nihayet bütün bunları sisli bir havadaki ağaçlar gibi belli belirsiz, karışık bir şekilde hissetmek… Bu, uzun zaman dayanılır şeylerden değildi.
Hilmi hüzünle başını salladı, "Çok geç. Dünyayı yutacak çocuklar daha genç yaşta belli ediyorlar kendilerini. Sanırım biz o mücadeleye girmedik, değil mi Sinan?" "Sanırım denemedik bile" Kadınlara dönüp: "Suç sizin" dedi Hilmi, "öyle çok sevdiniz ki bizi! Dünyayı yutacak kadar ezilip öfkelenmedik hiç!"
Hiç nöbetçisi, vardiyacısı olmadan, adamsız bir vağur kaçar mı? Vapur gece bağlandıktan sonra vardiyacılar Beşiktaş’taki Yunus’un kahvesine giderlerdi. Vapur olur da, kopar gider de kaptanı ortaya çıkmaz mı? Benim gemime ne oldu? Hani benim gemim? Ben neyin kaptanıyım şimdi? Şimdi ben ne olacağım diye sormaz mı?… Vapurlar için kaptanlar mı önemlidir, kaptan için vapurlar mı? Bu vapurun alışılmış duygusallıklara karşı olduğu açıkça belli değil mi?
NBC 'Kasaba' Filminden bir sahneyi hatirlatti
SORİN - Nasıl söylemeli bilmem, ama başka nedenler de var. anlaşılmayacak bir şey değil; aklı başında genç bir adam, burada, bu ıssız köy hayatını yaşıyor. Ne parası, ne toplumda bir yeri, ne geleceği var. Belli başlı bir işi yok. Başı boşluğundan utanıyor ve korkuyor. Çok severim onu, o da bana bağlıdır. ama yine de, ne de olsa, yerinin burası olmadığını biliyor, başkalarının merhametiyle yaşayan bir besleme, bir asalak gibi hissediyor kendini. Şaşacak bir şey yok bunda, gururlu bir insan. ARKADİNA - Beni çok tasalandırıyor... (Düşünceli.) Bir işe mi girmeli acaba?
Reklam
"Dostum hiçte belli olmaz.Büyük aktristlerin rol yaparken takındıkları ıstırap dolu tavırlarla insanı nasıl etkilediğini unutuyorsun."
Kal dersen, dağlarca severim seni Bir deniz olurum ayaklarında. Aşk bu, özleyiş bu, hiç belli olmaz Kalbim duruverir dudaklarında.
* Kötülük diğer şeyler gibiydi: Belli bir eşiği aşınca, insan duyu yitimine uğruyordu. *
Eski tanrı, eskiden yapabildiği hiçbir şeyi yapamıyordu artık. Aslında onu başlarından atmaları gerekirdi. Ama onlar ne yaptı? Tanrı kavramını değiştirdiler -ve doğallıktan uzaklaştırdılar: ödedikleri bu bedel sayesinde de ona tutunmaya devam ettiler. -Javeh, "adaletin" tanrısı - o artık İsrail'le bir bütün ve halkın kendine olan güveninin ifadesi değildi: o artık sadece belli şartlar altında tanrı sayılıyordu... Tanrı kavramı, her mutluluğu ödül olarak, her talihsizliği ise tanrıya karşı itaatsizliğin cezası ve "günah" olarak yorumlayan ve papazlardan oluşan politik kışkır- tıcıların eline düştü: onların sözde "namuslu dünya düzenine" sahip bu en yalancı yorum-tarzları, "neden" ve "sonuç" doğa kavramlarını kesin olarak tepetaklak etmiştir. Doğal neden- sellik, ödül ve ceza ile yok edilmişse bir kere, tabiata aykırı bir nedenselliğe ihtiyaç duyulur: geri kalan ve doğal olmayan her şey bunu takip edecektir. Yani yardımcı olan, akıl veren ve cesaret ile özgüvenin her talihli ilhamının temel kavramı olan tanrı yerine -taleplerde bulunan bir tanrı... Ahlak artık bir halkın yaşam ve gelişim şartı ile yaşamın en alt içgüdüsü olmaktan çıkmış soyut bir hale gelmiştir. O, yaşama karşı tezatlık, düşgücünün temel kötüleştirilmesi ile her şey için "kem göz" şeklini almıştır.
Reklam
Belli ki dünya bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil.
Sayfa 200Kitabı okudu
İnsan ruhu denen şeye inanmam ben. Hiçbir zaman da inanmadım. İnsanlar tıpkı gardırop bavullara benzerler bence, belli şeylerle tıka basa doldurulan, yola koyulan, oraya buraya atılan, ortalığa saçılan, üstüne basılıp çiğnenen, yitirilip bulunan, ansızın yarı yarıya boşaltılan ya da alabildiğine sıkıştırılıp şişirilen gardırop bavullara. Son hamal onları son trene savuruncaya, tıkır tıkır yola koyuluncaya kadar dek...
Sayfa 81 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Kim bilir belki bir gün yine kesişir zaman, yine kesişir kaderlerimiz, belli mi olur?
Tek bir kişinin ne yapacağını asla bilemeye bilirsiniz, ama kişi sayısı belli bir limiti aştığında o topluluğun ne yapacağını tahmin etmek mümkündür.
Sayfa 103 - HolmesKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.