Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Dostun iyisi, iyi günde belli olur. Siz sevinince gözlerinin içi gülen kaç insan var ki çevrenizde...” Doğan Cüceloğlu
Olamadık senle belli buna çok üzülüyorum...
Reklam
Cennet yada cehennem fark etmez kimin yandığı belli değil
Elime bir kalem tutuşturmuşlar, kalemin derdini arayan bir gönül vermişler. Ne zaman gönle konuş desem, ne dili ne aklı cümle cihan ve içindeki her toprak tanesi lâl oluyor. Gönlün kapıları birer birer açılmak için koşuyorlar. Türlü namelerle bezenmesine rağmen çıt çıkmayan sessizliği, dünya denen yalan bölmeden. Sonra gönül derdi aramayı sevince el de kaleme bağlandı kaldı. Hani irade neredeydi de ben ömrün neresinden tuttumsa yanlış oldu dedim. Belli ki gönle tabii olmak da onun işi imiş. Velhasıl yanlış olmadı. İnsanlık namına son kalan kırıntıların yok olduğunu gördükçe gönlün kapıları yüzüme çarpılıp da imkansız olmasınlar bana tozlu duvarlar arasında istedim. Neyleyim ki elime kalem tutuşturup kalemin derdine deva diye dert alan bir gönül vermişler bana. Söyle güle nağmeler dizen bülbül neyleyim... ~Kalemimden~🌹
Bir hedefi olmalı değil mi insanın, bir ideali bir amacı..? Peki o hedef, ideal ve amaç belli değilse ne yapmalı insan? İnsanın hayali, amacı tek gayesini bulmak olabilir mi? Rüzgarın savurmasına izin verip savurduğu yerlerde aramak kendini, hayalini, idealini. Bulmaya çalışmak umutsuzluğa kapılmadan. Neyi aradığını bilmeden. Bir arayış içerisinde olmak ama o arayışın sonucunun ne olacağını bilemeden... Yürümek nereye yürüdüğünü bilmeden, yaşamak neden yaşadığını bilmeden, gözlemek neyi gözlediğini bilmeden ve aramak; arayışı aramak ile bulmaya çalışmak. Neden ve niçin aradığını bilmeden. Bazen yıkabilir bu durum insanı ama amaçsızca yaşayıp gitmektense amacını ararken gitmek daha iyi değil mi? Bulmak önemli değil aslolan aramak, belki ararken kayda değer bir şeyler üretebiliriz. Ne de olsa "Yerin altındakiler üstündekilerden daha fazla" değil mi, peki onların kaçı hatırlanıyor veya kaçı amacını bulup göçmüş buradan. Yerin altına girdikten sonra amacına ulaşamamış, hatırlanmayan büyük gruba girmek istemiyorsak arayışa başlamalıyız sanki, hatırlanmayabiliriz ama hatırlananların hepsi bu yollardan geçmiş kişiler değil mi? Arayış yoluna girmek, yokluk yoluna girmekten daha iyi değil mi? Hem ne diyor Halil CİBRAN:"... yürümekle varılmaz lakin varanlar yürüyenlerdir." Hepimiz ulaşmamız gereken yere varabilmek için yola çıkmamız temennisiyle, huzurlu arayışlar...
.. Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi.. Ellerinden belli olur bir kadın. Denizin dibinde geziyor gibi… * Sezai Karakoç ☘️ youtu.be/gRjsXfD6ivo?si=...
Reklam
progresif gece şiirleri
bir yıldız kaydı gökyüzünden. kesip biçti baştan başa, keskin bir bıçak gibi siyah örtüsünü gecenin. geçiyor zaman koşuyor günler, deli atlar gibi gölgeler belli belirsiz. ay ışığı ölgün ve bitkin.
Hiç de estetik olmayan görsellerle karşınızdayım. Taşınıyoruz. İlk kitaplardan başladım. Zaman içinde bir hayli kitap toplamışız evimize. Elime aldığım her kitap bir milisaniyeliğine de olsa beni başka bir ana götürüyor. Annemin genç kızlığında İsmet Özel’e, Rasim Özdenören’e imzalattığı neredeyse o her yeri çizili kitaplar. Annemin ben 10
Tiktok denilince aklımda artık belli kalıplara oturmuş bir tip canlanıyor, ama kimseyi üzmemek için tarif edemiyorum.
Ben ona aittim ama onun kime ait olduğu belli değildi.
Reklam
Bir kimsenin belli bir kitleye iyi olması onu iyi yapmaz. İyi olmak en başta tutarlılık gerektirir.
Gardiyan hüzün uğramıştı. Mutlulukla görüş bitti demeye gelmişti belli ki.
Sessizleşirdi dünya. Doğrulurdu yattığı kaldırımdan. Ellerinin arasına hapsederdi yüzünü. Bir boşluk gelirdi o anlarda. Düşünce boşluğuydu. Gardiyan hüzün uğramıştı. Mutlulukla görüş bitti demeye gelmişti belli ki. İşte o an hayattan dışarı çıkma vaktiydi. Bir çizgi vardı sanki ve o çizgiyi çoktan geçmişti. Bir şeyler mırıldandı o anlarda. Albert Camus’un birkaç satırıydı bunlar: ‘’Şimdi kalıntılar arasında dolaşıyorum. Kuralsızım, tereddütler içindeyim, yalnızım ve bunu kabullenerek, tek oluşuma ve kusurlarıma boyun eğdim. Tüm yaşamımı bir nevi yalan içinde yaşadıktan sonra, bir doğru yaratmak zorundayım.’’ Güzel demişti. Doğru vaktiydi. Düşündü, dışarısına gitmek lazımdı yaşamın. Zamana bırakmalıydı belki de. Yine sevdiği bir şarkının iki dizesini hatırlar, mutlu olurdu belki. Kim bilir? Hayattan dışarı çıkma vakti Ahsen Tuğçe Saçtı Sis dergi
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem. Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi; Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu. Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Birisi
Bir şey var aramızda Senin bakışından belli Benim yanan yüzümden Dalıveriyoruz arada bir İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki, Gülüşerek başlıyoruz söze.
Nahit Ulvi Akgün
Nahit Ulvi Akgün
❣️
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.