Huzeyfetü'l-Yemânî (r.a.) düşman ordusunun içerisine giriyor. O kadar ileriye gidiyor ki Mekke müşriklerinin ve Gatafan liderlerinin çadırlarına kadar yaklaşıyor. Tam o anda Ebû Süfyân'ı görüyor. Kendi kendine, "Bir ok atsam, bu Allah'ın düşmanını yere sererim!" diye düşünüyor. Yayını çıkarıyor, okunu koyuyor, nişan alıyor, tam atacağı sırada kendi kendine, "Sen ne yapıyorsun? Resûlullah (s.a.v.) sana asla ok atma, kılıç kullanma demedi mi!" diyor. Böylelikle bunu yapmaktan vazgeçiyor. Sonrasını kendisinden dinliyoruz: "Gidip onların yanına oturdum. Gecenin karanlığında kimse kimseyi tanımıyordu. O anlarda Ebû Süfyân herhâlde içlerine bir casus girmiş olabileceği endişesiyle, 'Herkes yanındakinin elini tutsun ve ona kim olduğunu sorsun,' dedi. Ben, yanımdakiler bana sormasın diye hemen sağımdakinin elini tuttum. Kimsin diye sordum. Ben Amr b. Asim,' dedi. Bu sefer hemen solumdakine döndüm, onun bana sormasına imkân vermeyerek kimsin diye sordum. O da, Ben Muâviye b. Ebi Sufyan'ım!" dedi."
| Öyle olunca da kimse ona kim olduğunu soramıyor hâliyle... Bir insan, aklını ancak bu kadar güzel kullanabilir. İlk okuduğumda da, şimdi dinlerken de hakikaten hayranlık duyuyorum
Ona Selmân ismini veren Efendimiz'dir. Bu ismi aldıktan sonra kendisine soyunu soranlara "Ben, Selmân b. İslâm'ım" demiştir. Yani İslâm'ın oğlu Selmân demiştir.
Abdullah b. Afv diyor ki: “Gece rüyamda kıyametin koptuğunu ve beni götürüp rahat bir şekilde hesaba çektiklerini gördüm. Beni cennete götürdüler ve bana çok sayıda saraylar gösterdiler ve bana şöyle dediler: ‘Bu sarayın kapılarını say” kapıları saydığımda 50 kapsının olduğunu gördüm.”
Sonra benden evleri saymamı istediler. Baktım ki 175 tane ev var. Bana dediler ki bu evler senindir. O kadar çok sevindim ki uykudan uyandım ve Allah’a şükrettim.
Sabah olduğunda İbn Sirin’in yanına giderek rüyamın tarifini sordum.
O dedi ki: “Öyle anlaşılıyor ki sen Ayete’l Kürsi çok okuyorsun. Dedim ki: Evet, öyledir, ancak sen nereden anladın?
Dedi ki: Çünkü bu ayet 50 kelime ve 175 harften oluşmaktadır.” Ben onun hafıza ve dikkatine hayran kaldım. O sırada bana şöyle söyledi: “Her kim Ayete’l Kürsi’yi çok okursa ölüm zorlukları ona kolay gelecektir.”