Her Söz Bir Penceredir (ya da Bir Duvar) Öylesine mahkum hissettiriyor ki sözlerin, Sanki yargıladm beni ve sürgüne gönderdin ... Çekip gitmeden önce mutlaka bilmeliyim, Gerçekten bu muydu söylemek istediğin? Savunmaya başlamadan sana kendimi, Dile gelmeden, aciyla ya da korkuyla, Sözcüklerle bir duvar örmeden aramıza, Doğru mu duyduğum, bir daha söyle bana. Her söz bir penceredir, ya da bir duvar, Mahkum da eder kişiyi, azat da eyler ... Konuşurken ve dinlerken ben, Sevginin ışığı aksam içimden, izin ver ... Pek çok şey var söylemem gereken, Ve onlar öyle önemli ki benim için ... Anlatamazsam sözcüklerle derdimi, Özgürleşmeme yardım eder misin? Eğer seni yermiş gibi göründüysem, Eğer düşündüysen umursamadığımı, Duymaya çalış sözcüklerimin arasında Seninle paylaştığımız bütün o duyguları
Sayfa 15 - RemziKitabı okudu
D e v r i m ö ğ r e t i s i n d e b i r k u r u n t u . ¬–Güzel insanlığın en gururlu tapınağının derhal, neredeyse kendiliğinden yükseleceği inancıyla, tüm düzenlerin yıkılmasını coşku ve belagatle isteyen politik ve sosyal hayalperestler vardır. Bu tehlikeli düşlerde hala insan doğasının mucizevi, başlangıçsal ama adeta ü s t ü ö r t ü l m ü ş iyiliğine inanan ve bu örtmenin tüm suçunu topluma, devlete, kültürdeki eğitim kurumlarına yükleyen Rousseau’nun batıl inancının yankıları duyulur. Ne yazık ki böyle her devrimin, en yabanıl enerjileri en eski çağların çoktan gömülmüş korkunçlukları ve ölçüsüzlükleri olarak yeniden dirilttiğini, tarihsel deneyimden biliyoruz: yani biliyoruz ki bir devrim elbette donuklaşmış insanlıkta bir enerji kaynağı olabilir, ama asla insan doğasının biz düzenleyicisi, yapı ustası, sanatçısı, yetkinleştiricisi olamaz. – V o l t a i r e ‘ i n ölçülü, düzenlemeye, arındırmaya ve yeniden inşaya eğilimli doğası değil, R o u s s e a u’ n u n tutkulu budalalıkları ve yarı-yalanları uyandırdılar devrimin iyimser tinini, ona karşı şöyle sesleniyorum ben de: “Ecrasez l’infame!” [ Ezin alçağı! ] A y d ı n l a n m a v e i l e r i c i g e l i ş m e n i n t i n i onun yüzünden kaçırılmıştır çok uzağa: bakalım – herkes kendinde baksın – onu geri çağırmak olanaklı mı?
Reklam
izz b. Abdisselâm'ın öğrencilerinden el-Bâci hâdiseyi şöyle nakletmektedir: "Hocamız bir Bayram günü Eyyübi Hükümdarı Eyyûb'un yanına kaleye gitti. Orduyu ve devlet erkânını hükümdarın önünde saf saf dizilmiş halde gördü. el-Meliku's-Salih de Bayram günlerine özgü bir şaşaa içerisinde, Mısır hükümdarlarının âdeti üzere süslü
UBÂDE b. SÂMİT Allah’ın Ordusunda Bir Komutan
Ensârdan bir müslümandır. Ensâr hakkında da Allah Resûlü (s.a.v.) şöyle demiştir: “Şayet ensâr bir vadiye veya guruba girseydi, ben de ensârın vadisine (yoluna) ve gurubuna katılırdım. Yine hicret olmayıp, muhacir olmasaydım. Ensârdan birisi olurdum.”
"ama elbette sihir bakanlığı çok geçmeden onun izini bulacaktır." "ben bundan şüpheliyim," diye bağırdı minicik profesör marchbanks, "eğer dumbledore bulunmak istemiyorsa! ben bilmem mi hiç... biçim değiştirme ve tılsım f.y.b.s.'lerinde bizzat ben vardım... bir asayla yapıldığını daha önce hiç görmediğim şeyler yapmıştı."
Peygamber Efendimiz Enes’e dua eder: “Allah’ım sen onun malını ve neslini çoğalt ve ona bereket ihsan et” Enes b Malik vefat edeceği zaman kendi söylüyor : “Efendimiz bana bu duayı yaptıktan sonra ben neslimden tam 125 kişiyi gördüm ve onları kendi ellerimle defnettim.”
y

y

@ymym
·
28 Şubat 01:48
Peygamber Efendimize ev hediyesi getirmektedirler. Ümmü Süleym 10 yaşındaki oğlu Enes’in oğlundan tutarak getirir:”Ya Resulullah! Herkes sana hediye getirdi. Benim sana sunacağım bir hediyem yok Ben de sana canımdan bir parça olan oğlumu sana hizmet etmesi için getirdim. Onu benden kabul buyur ve ona dua et.”
Reklam
408 syf.
7/10 puan verdi
Gabriel ile Iris, tatilden yeni döndüklerinde evlerinde çok yakın arkadaşları olan Laura ile karşılaşıyorlar. Laura’nın kocası Pierre ile arası biraz bozuk, kocasının bir genç kızı olduğunu öğreniyor, bu ona fazla geliyor ve evinden uzaklaşmak istiyor, bu yüzden Paris’ten Ingiltere’ye onların yanına geliyor. Gabriel ile Iris ise bu durumu çok anlayışla karşılıyorlar ve istediği kadar onlarla kalabileceğini söylüyorlar. Ancak haftalar geçiyor fakat Laura’nın gitmeye niyeti olmadığını görüyoruz. Gabriel bu aralar biraz da kötü durumda, eski arkadaşının ölmeden önceki son dakikalarına tanıklık etmiş ve bir yalan söylemek durumunda kalmış, bu olay onun içini kemiriyor. Bunun üzerine yeni komşular taşınıyor, bir bahçıvan onlara çalışmaya geliyor ve olaylar karmaşık hale geliyor yavaştan. Okuması biraz zor oldu, kitabın ilk yarısı bir gelişme yok, gerilim yok, polisiye yok, wow diyebileceğiniz bi olay yok, fazlasıyla slow burn. Aile dramı okuyor gibiyiz. Laura iki de bir dertleniyor, kederleniyor. Devamındaysa biraz daha can alıcı olmaya başlıyor ama beklediğim kadar mıydı, glb hayır.. son bölümde toparlandı. Öyleydi ki okurken bunu nasıl bağlayacak yazar diye stresten patladım, hepsi çok ayrı alakasız olaylar gibi duruyordu. Sonu vurucuydu, ben yazarın güzel bi şekilde bağladığını düşünüyorum ama okurken benim için bu kadar yavaş, sıkıcı ve yorucu olmasını beklemiyordum, ciddi bi hayal kırıklığı oldu özellikle başta. Şok olduğum ve şaşırdığım sonlarda bi iki ters köşe var, onun dışında olacaklar da tahmin edilebilirdi bana kalırsa. Kurguyu ve sonu beğensem de genelinden sıkıldığım için yine 7.
The Guest
The GuestB. A. Paris · Hodder Stoughton · 20241 okunma
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.