Başardığımız belliydi. Tekbirler getirerek ev ev ilerliyorduk. Zaferin tadını çıkarıyorduk, aldığımız yer ne kadar ufak olsa da. İlk anda çok mutluyduk ta ki telsizden daha 19 yaşında olan, nur yüzlü, ahlaklı ve imanlı İzo'nun yaralı olduğunu duyana kadar. Yaklaşınca yanındakilerin yarasını sarmaya çalışırken zorlandıklarını gördüm, bomba isabet etmiş ve vücudun tamamında küçük yaralar yapmış, kolun çoğunu kopartmış, yalnız sinir telleriyle tutunuyordu. İnsanın aklına ölüm aniden gelir. Şehadet ve yaralanmanın lütfunu yalnız başına gelen anlar. İzo çığlık atmadı, ağlamadı, feryad etmedi, acıyı hissetmediğini sanmıştım. Yaş olarak kendisinden daha da küçük Zenga lakaplı Mirso Ramiç telaşlı ona eğildi ve öylesine nasılsın diye sordu. Sessizce sadece ''Allah'' dedi. Hastaneye götürmek için sedyeye koyarken saati sordu. Saatin dört buçuğa yakın olduğunu söyledik, o da; ''İyi, öğleyi kıldım'' dedi. Kafamda binlerce düşünce uçuşuyordu o an. Allah'ım, sana her şey için şükürler olsun, aramızda ölüm kalım anında bile namazı düşünen böyle Müslümanlar var. İzo diyordu ki: ''İyi öğleyi kıldım, ölürsem, namaz borcum olmayacak.'' O zaman sormuştum kendi kendime ya ben Allah'ım, ben yaralandığımda nasıl davranırım?
Sayfa 24
Ben her seyi seninle öğrendim her seyi seninle yaşadım. Sen oldum senin oldum. Herkesi karşıma alabilecek kadar güçlüydüm ki aldım da. O kadar çok güvendim ki vardır bir bildiği dedim hep. Gördüm ki heyecandan öte olmamışım senin için. Tek bir gerçek varmış senin bir başkasına ait oluşun. Ben yine de senin her sözünün altına imzamı atardım herkese karşı savunurdum seni o zamanlar. Simdilerdeyse korkuyorum biri seninle ilgili bir şey söyleyecek soracak diye çünkü seni savunacak bir şey bırakmadın bana. Bir şey oldu ve fark ettim ki ben sana kendimi hiç anlatamamışım. Mesela bugünü nasıl geçirdin neler yaptın çok iyi bıkıyorum, hissediyorum. Bu ne kadar acı veriyor bildiğini sanmıyorum. Bu son yaşattığın hayal kırıkları boğazımda bir düğüm olarak kaldı. Benim seni savunacak arkanda duracak yüzüm kalmadı. Yerin bende hep baki. Bazen kendime çok kızıyorum bazen sana. Bazen ikimize aynı anda. Ayıramıyorum onları birbirinden. Hani böyle güzel ikililer vardır bizi onlardan sanırdım. Temeli sağlam ilişkiler gibi. Her düşüncemde her hareketimdr sen de vardın. Çok şey yapacaktık beraber. Bazen tek yapmaya gucum yok ama bazen de çok güçlü hissediyorum kendimi. Sonra gerçekler yüzüme vuruyor. Sen, siz.
Reklam
Evvelki gece, meyhaneden dönen sarhoşlar , mektebin kapısında durmuşlar, bunlardan birisi: "Ben duvardaki siyah taşa Gülbeşeker'in( calikuşu ) elini sürdüğünü gördüm. Allah hakkı için şu Hacer-i Esvedi takbil edelim" diye nutuk vermiş.
Çalıkuşu
Çalıkuşu
Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin
********** Her gittiği yerde herkes nedense Feride 'ye aşık olup duruyor, kasabada, köyde adı çıkıyor , tüm erkekler Çalikuş' na lakap takıyor ve onu görmek için adeta sıraya giriyor. Ve ben bu konudan gerçekten çok sıkıldım artık. Bu kitap böyle olmamalıydı. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum şu an. Bitsin istiyorum kitap çünkü beklentimi karşılamadı. Yani biraz abartılmış Feride ' nin güzelliği romanda. Başka konu mu kalmadı diyorum kendi kendime... Mesela İstanbul 'dan kalkıp Anadolu' ya öğretmenlik yapmaya gidiyorsun ve sadece Feride ' nin güzelliğinden mi bahsedilmesi gerekiyor ! Her neyse çok fazla hosuma gitmedi... Başlarda çok iyiydi ama nedense sevemedim... Keyifli okumalar 1k ...🍂🌿
Otuz Beş Yaş Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
224 syf.
·
Puan vermedi
Selçuk Aydemir'in senaristliğini ve yönetmenliğini pek severim. Kardeş Payı, İşler güçler, Çalgı Çengi gibi yapımlarını severek izlemiştim. Kütüphanede bu kitap elime geçince açıp bi hızlıca göz gezdirdim. Önsözünde çocukken Ferhan Şensoy'un kitapları ile tanışıp, bir iki gecede külliyatın büyük bölümünü okuyarak hayran kalıp, büyüyünce ben bundan olucam sözlerini okuyunca kitabı okumaya karar verdim. Okuyunca da gördüm ki pek akıcı bir dille pek tatlı bir hikaye anlatıyor Selçuk. Yaptığı mizah Ferhan Usta kadar güldürmese de ona yakınsıyor. Zaten kendi de böyle söylüyor, beğenmezseniz beni Ferhan Abi'yi okuyun, neyi becerememişim görün diyor. Hoş Ferhan Şensoy ayrı bir çıta. Onu yakalamak kime nasip olabilir ki? Ferhan Şensoy'dan ziyade bir Umut Sarıkaya havası yakaladım kitapta. Özellikle Selçuk'un ailesi ile olan diyalogları sürükledi beni o tarafa. Kitaptan alıntılar yapmadım ama keşke o çok güldüğüm yerleri alıntılasaymışım diyorum şimdi. Neyse, şu alıntı özelliğini daha efektif kullanırsam iyi olacak, vesselam.
Mahalleden Arkadaşlar
Mahalleden ArkadaşlarSelçuk Aydemir · Sayfa 6 Yayınları · 20154,560 okunma
Sonra mechul bir düşmanıyla kavga ediyormuş gibi hırçın bir sesle devam etti: “Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii hakklarıymış gibi insanlardan bir çok şeyler istedikleri için… Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil… Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hülasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Her hangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı bir av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek… Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey vermeyiz… Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz? Sizinle bunun için dost ola bileceğimizi zannediyorum. Çünkü halinizde o manasız kendine güvenme yok… Fakat bilmem… Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm…”
Reklam
Ahenk, Uyum
İnsanların bize uyum sağlamalarını istemek büyük bir deliliktir. Ben bunu hiç yapmadım. İnsanı hep, incelemeye ve özelliklerini tanımaya çalıştığım bağımsız bir birey olarak gördüm, ama sempati beklemedim. Bu sayede her insanla geçinmeyi becerdim. Çeşitli karakterler hakkında bilgi ve hayatta gerekli beceriklilik de yalnızca böyle elde edilebilir.
Nalıncı Baba Padişahın İşi Ne! Murad Han (III. Murad) o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var? - Akşam garip bir rüya gördüm. - Hayırdır inşallah. - Hayır mı şer mi
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Reklam
Ben zamanı gördüm, İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu. Bir mezar böyle çalışırdı ancak, Yıldırımsız ve baltasız, Bir orman böyle devrilirdi! Ben zamanı gördüm, Kaç bakışta bozdu hayâlimi, Ve kaç düşüncede! Ahmet Hamdi Tanpınar
Ayağı Karıncalı
Yalnız bir kadın sanmıştım önce Oysa kocasını aldatan biri Irmağın orda buluştuk Gece, Santiago gecesi, Işıklar sönüp birer birer Yanmaya durunca ateşböcekleri. Son birikintisinde şehrin Dokundum uykulu memelerine
Dünyayı hiç böyle hayal etmemiştik biz! İyiydik, yoksul değildik bu kadar değildik hiç; adam çoktu, zaman çoktu, hayal çok daha çoktuk dünyanın az olduğu zamanlar yeni bir hayal çıkıncaya kadar şehirde yine aynı gözlerle dolup taşardı sinemalar filme gitmezdik ki biz bir hayal seyrederdik! Uçaklar üstümüzden uçuyordu, o kadar Vapurlar dalgacı, trenler kederli oluyordu, hiç kanatlanmazdık ki biz ulaşmak için Ayrılanlar filmin sonunda nasılsa kavuşuyordu! Ulaşmak kolay şimdi kavuşmaksa zor dünya yollara düşmüş herkes gidiyor Nereye? Bir hayal arasa bile vermeden bir filmden diğerine koşturur gibi böyle? Bir şehre gitmezdik ki biz bir hayale giderdik! Gözlerim dolup taşıyorsa yeniden, ne filmin sonu acıklı ne de geri dönüyor şehirlerini ruhu, gözlerinde bir şehrin çocukluğunu gördüm ben, adam gibi biri kadının hayalini paylaşıyordu.
Sayfa 32 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okuyor
Meysere'nin hayranlığı
Vallahi ben öyle birini gördüm ki, böyle birini şimdiye kadar görmüş değilim. Muhammed bambaşka bir insan..."
"Bir karar vermiş olmanın rahatlığı ve kaybedilecek olanı göze almış olarak davrandım. Bu nedenle çok güçlüyüm. Zaten böyle olmasaydı, ikna odasında bu şekilde konuşmadım ve kimliğimi o denli savunamazdım. Bu kararı kimliğim adına vermiştim. Dolayısıyla ikna odasında biz, iki kararlı ve psikolojik anlamda güçlü taraflar olarak bulunduk diyebilirim. Fakat ben daha güçlü olduğumu gördüm. 'Dünyanın herhangi bir belgesi, diploması ya da dünyanın herhangi bir okulu, teslim olduğum Allah'ın herhangi bir emriyle değiştirilemez' dedim onlara.
Ekin yayınlarıKitabı okudu
Resim