Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
7. Ordu Komutanlığı'ndan istifa eden Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a dönecektir. Daha sonra olanları kendisi şöyle anlatmıştır: "Halep'ten İstanbul'a gitmek için tren ücreti verecek param olmadığının farkında değilmişim. Yalnız atlarım vardı. Zamanla edinilmiş, yetiştirilmiş cins atlar ve kısraklardı. Salih'i çağırdım
Sayfa 114 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Sapık şeyhin ifadesinden,
"Ahmet C. benim müridim olur. Ahmet'i çok kereler badeledim ve ters ilişkiye girdim. Ahmet C. dergâha kendi yakınlarını ve akrabalarını getirirdi. "Yılmaz Y. benim müridim olur. "Ümüt S'yi sadece badeledim. Cinsel ilişkiye girmedim. Ümüt yanında kardeşi Muhammet ve eşi Ayşe S.'yi getirdi. Ayşe'yi çok kereler
Sayfa 56 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
O gece onu çağırdım ve cevap vermedi. Beni terk etti. Aynada kaldı. O andan sonra aldığım kararlar, o kızın bana verdireceği kararlar değildi. Değişmiş bir insanın yeni bir benin tercihleriydi. Bu benliğe pek çok isim verebilirsiniz. Dönüşüm. Metamorfoz. Sahtelik. İhanet. Ben buna, eğitim diyorum.
Sayfa 357Kitabı okudu
Özlenen seyirciye mektup
Benim tanımadığım dostlarım, kız kardeşlerim... Biz sık buluşamazdık. Özlerdik çok birbirimizi. Sonra bir anda beklenmedik bir yerde kavuşuverirdik. Ben ilk "Yalansız kul mu var? Girdiğin yol mu dar? İçin neden üşür, çıktığın dağ mı kar?" diye soruyla başlardım lafa. Sen de "Buranın adı İstanbul." diye cevap verirdin. Gözümde
Sayfa 253 - Doğan NovusKitabı okudu
I was the last and when my turn came, I named my Popo, but my voice wouldn't cooperate to tell these women who he was. Afterward there was a silent meditation, with eyes closed, to think about the ancestor we'd invoked, thank them for their gifts, and say goodbye. That's what we were doing when I remembered the phrase my Popo had repeated to me for years: "Promise me that you'll always love yourswlf as much as I love you."The message was a clear as if he'd said it to me out loud. I began to cry and kept crying, the ocean of tears that hadn't flowed when he died. Ben sonuncuydum ve sıra bana geldiğinde Popo'mu çağırdım ama sesim bu kadınlara onun kim olduğunu söylemeye cesaret edemiyordu. Daha sonra, dua ettiğimiz atayı düşünmek, hediyeleri için teşekkür etmek ve veda etmek için gözleri kapalı sessiz bir meditasyon yapıldı. Popo'mun yıllardır bana tekrarladığı şu cümleyi hatırladığımda biz bunu yapıyorduk: "Sen de kendini her zaman benim seni sevdiğim kadar seveceğine söz ver." Mesaj sanki onun yüksek sesle bana söylediği gibi netti. Ağlamaya başladım ve ağlamaya devam ettim, o öldüğünde akmayan okyanus gözyaşlarımı akıttım.
Sayfa 182Kitabı okudu
"Dedem beni görünce "Hoş geldin şom ağızlı, hırsız dedin bak geldi hırsız!" dedi. Sanki ben çağırdım hırsızları. “Gazoz açsaydm?” dedim. Anlamadı. Anlamaz. Benimle konuşmayı birazcık deneseydiniz, ne demek istediğimi anlardınız..."
Reklam
22. İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.” (İbrâhîm, 14/22)
Garip ve âcib bir hadise;
Bu ayda bir gün avluya indim, baktım. Gelen kar üstünde, Risale-i Nurun eczalarında tevafukatına işaret eden boyalar; kırmızı, sarı mürekkepler misillû, o karın üstünde serpilmiş katreler ve noktalar var. Çok hayret ettim. Sâir yerlere baktım, avlumdan başka yerlerde yoktu. Endişe ettim, kalben dedim: Risale-i Nur umum memleketle, belki Kur'ân hesabına Küre-i Arzla o derece alâkadardır ki, onun başına gelen belâdan, musibetten bulutlar dahi kan ağlıyorlar. Bir-iki adam çağırdım, onlar da hayret ettiler. Benim endişe ve telâşımı gören hane sahibinin biraderzâdesi Mehmed Efendi zannetti ki, ben karın çokluğundan yolu kapamasından telâş ediyorum. Ben yukarı çıktıktan sonra, yolu açmak için o karı iki tarafa atıp o işaretli mânidar kırmızı, sarı hadise-i cevviyeyi kapatmıştı. Ona dedim: Kapatmasaydın daha iyi idi. Aynı günde, Risale-i Nur aleyhinde üç hadise zuhur eyledi: Birincisi: Afyon Adliyesiyle buradaki zabıta çavuşluğudur. Kitaplarımın iadesine dair müracaatıma mukabil, "Daha temyizden tasdik gelmediğinden karışmayız" diye o cihetten benim ümidimi kırdı. İkincisi: Aynı günde, benim ahvâlimi tecessüs etmek için mahsus bir polisi, Afyon'a gönderdiğini öğrendik. Üçüncüsü: Aynı günde, İstanbul'da bir münâfık "İhtiyar Risalesi"ni bahane ederek aleyhimizde propaganda etmiş, adliyeye aksettirmiş. Bu gibi hadiselerden müştaklar çekinmeye başladılar. Ben de لِكُلِّ مُص۪يبَةٍ قَالُوا اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ dedim, "Hasbünallahü ve ni'melvekil" siperine girdim.}
Koridora çıkıp asansörü çağırdım, gelmedi. Aşağıya indim. Orada gece bekçisinden başka kimse yoktu. Asansörü yukarı ben çıkardım.
Sayfa 350Kitabı okudu
"Dün bilmiyordum bunu, nereye gideceğimizi ben de bilmiyordum. Bir tek şey için çağırdım seni, bir tek şey için geldim buraya. Beni bırakmaman için. Bırakmayacaksın değil mi Sonya?"
Reklam
Tanya, senin memleketini sevdiğin kadar, ben de seviyorum memleketimi. Seni astılar memleketini sevdiğin için, ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim. Ama ben yaşıyorum, ama sen öldün. Sen çoktan dünyada yoksun, zaten ne kadar az kaldın orda: on sekiz senecik. Doyamadın güneşin sıcaklığına bile. Tanya, sen asılan partizan, ben hapiste şair. Sen kızım, sen yoldaşım. Resminin üstüne eğiliyor başım: kaşların incecik, gözlerin badem gibi, ama renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil. Fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler. Bu renkte gözler çok çıkar benim memleketimde de. Tanya, saçların ne kadar kısa kesilmiş, oğlum Memet' inkilerden farkı yok. Alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi, rahatlık ve rüya veriyor insanın içine. Yüzün ince uzun, kulakların büyücek biraz. Henüz çocuk boynu boynun: henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan. Ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan: süsünü sevsinler mini mini kadın. Arkadaşları çağırdım, bakıyorlar resmine. Tanya, senin yaşında bir kızım var. Tanya, kız kardeşim senin yaşında. Tanya, senin yaşında sevdiğim kız. Bizim memleket sıcaktır bizde kızlar tez kadınlaşır. Tanya, senin yaşında kızlarla okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız Tanya, sen öldün, ne kadar namuslu insanlar öldürüldü ve öldürülmekte, ama ben, söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana, ama ben, yedi yıldır kavgada hayatımı tehlikeye koyamadan hapiste de olsa bal gibi yaşıyorum.
Sayfa 465Kitabı okudu
"Ey Sevgilim, kaç kez seni çağırdım ama sen beni işitmedin! Kaç kez kendimi gösterdim ama sen bana bakmadın, Kaç kez kendimi rayiha kıldım ama sen beni koklamadın; Kaç kez kendimi gıda kıldım ama sen beni tatmadın! Nasıl oluyor da dokunduğun şeylerde beni hissetmiyorsun... Beni nasıl görmüyor, nasıl işitmiyorsun.... Ben tatlı olan her şeyden daha tatlıyım, Arzulanır olan her şeyden daha arzulanırım, Güzel olan her şeyden daha güzelim; Ben Cemil ve Melib'im, Sev beni ve başka hiçbir şeyi sevme, iste beni! Bütün endişelerden geç, ta ki yegane endişen kalayım!"
ESENLİK SİZE O gün bu gün size özendim Her yerde; hava, toprak, deniz. Bir serüvendi; gökteyseniz Çıktım, yok, yerdeyseniz indim. ilkin, size içkiyi tattırdım:
Sayfa 35
İbrahim/22
"İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: "Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, ben de size vaad ettim, ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, siz de geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz!"
Bir gün Emin'le karşılaştık. Baban burada ne yapıyor Emin? diye soru verdim sanki babasını tanıyormuşum, onun babası ise benim de amcammış gibi çıkmıştı ağzımdan soru. Utandım ama o hiç garipsemedi. Şiir yazıyor. dedi. Şiir mi yazıyor? diye bağırdım. Herkes savaştayken şiirin, kitabın sırası mıydı şimdi, diye düşündüm. Mustafa Kemal Paşa duysa kim bilir nasıl kızar, diye geçirdim içimden. Ben size bunun için mi çağırdım? derdi kesin. Mustafa Kemal paşa istedi ya İstiklal Marşı yarışması var duymadın mı? dedi Emin. Mustafa Kemal paşa mı istemiş? Şiir yarışması mıymış? Savaşın ortasında? Şaşırmıştım her şeyi duyardım ben ama bak bunu kaçırmışım. Bizim mahallede okuma yazma bilen insan yok. Şiir yazamazlar belki ondan duymadım, dikkatimi çekmedi diye düşündüm. Ama şimdi çok merak etmiştim. Mustafa Kemal paşa ne yapacakmış şiiri? Duymadım ne yapacaklarmış şiiri? Ben de çok düşündüm ama hani analarımız bizi uyuturken ninni söylüyor ya. Seninki de söylemiştir kesin. Bizi uyuturken şarkı türkü söylüyorlar ama uyandırırken bir şey demiyorlar bence bu uyandırma şarkısı gibi bir şey. Hani herkes uyansın, herkes birlik olsun, birbirine sarılsın, kocaman bir ordu olsun diye.
620 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.