Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
288 syf.
10/10 puan verdi
İsmet Özel lûgatiyle mübrem hakikat şiiri tecessüs etmek
İki arkadaşın genişçe bir merdivenden indiğini düşünelim. Biri, merdivenlerden düşünce diğer arkadaşı onun için endişelenip "Bir şey söyle, bir şey söyle" diyor. Yere düşüp baygın halde olan kişinin söylediği " şey"dir şiir, diyordu İsmet Özel. Özel ağabeyin bu şiir tasviri beni çok etkilemişti. Birkaç konferansında da
Şiir Okuma Kılavuzu
Şiir Okuma Kılavuzuİsmet Özel · Tiyo Yayınları · 2013899 okunma
183 syf.
8/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Daktiloya Çekilmiş Şiirler - N. MARMARA /Dirimimsin benim, doğarken öldüğüm!
Nilgün Marmara
Nilgün Marmara
Daha adını duyduğumda bir hüzün kaplıyor içimi. Yaşayamadığın yılların acısı düşüyor içime. Göz göre göre gidişinin, dünyanın buna dur diyemeyişinin acısı... "Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi!" Diyor bir dizesinde. Ve olduğu gibi gidiyor, aldırmadan, uluorta... "Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, kesmeliyim
Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987)
Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987)Nilgün Marmara · Everest Yayınları · 20143,473 okunma
Reklam
Şiirin Tam Zamanıdır
23 Mayıs gecesinin mutluluğunda Silinsin bütün anılarım Ki sen tek kalasın belleğimde Lekesiz bir aklıkta O gecenin sabahında öyle değil Ya ölmeliyim ya öldürmeli Kalemle yazılamaz Ancak kanla yazılır
Ah be Selim
"Düşünmek bile beni yoruyor. Galiba ölmeliyim ben.Öleceğimi anladığım için mi korkuyorum?Belki de sadece korkularım ayakta tutuyor beni. Geceleri beni uyandıran, her anımı büyük bir gerginlik için de yaşatan şey, 'o', belki de ölüme karşı uyarıyor beni. Beni korkutarak bir bakıma yaşamaya zorluyor. Neden yaşamalıyım? sorusunu sormamı engellemek istiyor. Bu nedenle Kafka'yı okutmuyor bana.Günseli'ye aşkımı,hayatın anlamını düşünmemi önleyerek beni ayakta tutmak istiyor.Beni bir cehennemde yaşatmak pahasına düşüncelerimden uzaklaştırmaya çalışıyor.Küçümsüyor elbette beni. Sen Kafka'yı okuyarak dayanamazsın bu hayata, diyor. Kafanın böyle bir gücü yok.Meselelerin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın. Bu nedenle sevmiyorum 'onu'. Ölüm pahasına da olsa güçsüzlügü kabul etmek ağırıma gidiyor. Zarar yok, diyorum. Uğrunda ölmek bile güzel.İçinden gülüyor bana.Atıyorsun, diyor, bu korku, bu hayata sarılma, bu ilaçlar, gargaralar neden?Neden perdeleri kapıyorsun? Neden ölesiye tartışmalara giriyorsun? Neden Günseli'ye iyi olduğunu yazıyorsun?Onun insafsızlığına dayanamıyorum.Sen gene bana bırak kendini, diyor. Ben, seni yalancıktan öldürürüm: sonra gene yaşarsın. Atlatırız ölümü, gerçek ölümü. Pis pis gülüyor.Önümde uzun bir gece var. Bu meseleyi kapatmalıyım"
Sayfa 608Kitabı okudu
Aşk için intihar edilmez de ne için edilir. Aptallık bu evet, ama aşk değil midir bir insanı aptal kılan? Ben de sanırdım ki, böyle şeyler hep gençken olur. Sadece olgunlaşmamış bir insan bu kadar yoğun duygular yaşar, hayatından birisi çıkınca öleceğim duygusuna kapılır. Sanıyordum ki insan çok gençken, mutluluktan ölmek duygusuyla birlikte, “O gidince, ölmeliyim, onsuz yaşayamam” diye düşünebilir. Böyle değilmiş. Olgunlaşmış, kocaman, aklı başında bir insanken bile, o gidince ölmeyi isteyebilirmişsin. Hatta ölebilirmişsin de.
Juliet “Gidiyor musun ? sabah yakın değil daha. kulağının ürkek boşluğuna işleyen bülbüldür, tarlakuşu değil. şu nar ağacında öter her gece. inan bana sevgilim, bülbüldü öten.” Romeo “Sabahın habercisi tarlakuşuydu öten, bülbül değil. bak sevgilim, doğu bulutlarına dantel işleyen şu hain ışınlara bak. gecenin kandilleri sönmüş, neşeli gün parmak uçlarına basarak duruyor dumanlı dağ başlarında: ya gidip yaşamalı, ya kalıp ölmeliyim.” Juliet “O gördüğün ışık günışığı değil, biliyorum; bu gece sen mantua'ya giderken meşale tutup yolunu aydınlatsın diye güneşin saldığı bir göktaşı o gördüğün. onun için kal daha; hemen gitmen gerekmez.” Romeo “Varsın yakalasınlar, varsın öldürsünler beni, umurumda değil, sen öyle istedikten sonra. şu ağartı sabahın gözü değil derim, ayın alnından düşen soluk bir yansıma ancak; başımızın üstündeki gökkubbeyi çınlatan ezgiler de tarlakuşunun değildi. gitmekten çok, kalmak istiyorum ben. gel, ölüm, buyur! juliet öyle istiyor. nasıl canım? hadi konuşalım. sabah olmadı daha.” Juliet “Oldu. oldu, kaç artık, git, uzaklaş! tarlakuşudur bu, böyle bozuk öten, uyumsuz, tiz sesler çıkaran. tarlakuşu güzel taksim yapar der bazıları. bu öyle değil, çünkü ayırıyor bizi. yine derler ki, tarlakuşu çirkin kurbağayla göz değiştirirmiş; ah, ses degiştirseler keşke, değil mi ki kucaklaşmamıza son veriyor, sabah şarkısıyla burdan uzaklaştırıyor seni! ah, git artık; ortalık gittikçe ağarıyor.” Romeo “Ortalık ağardıkça bahtımız kararıyor!”
Reklam
Düşünmek bile beni yoruyor. Galiba ölmeliyim ben. Öleceğimi anladığım için mi korkuyorum? Belki de sadece korkularım ayakta tutuyor beni. Geceleri beni uyandıran, her anımı büyük bir gerginlik içinde yaşatan şey, “o”, belki de ölüme karşı uyarıyor beni. Beni korkutarak bir bakıma yaşamaya zorluyor. Neden yaşamalıyım? sorusunu sormamı engellemek istiyor. Bu nedenle Kafka’yı okutmuyor bana. Günseli’ye aşkımı, hayatın anlamını düşünmemi önleyerek beni ayakta tutmak istiyor. Beni bir cehennemde yaşatmak pahasına düşüncelerimden uzaklaştırmaya çalışıyor. Küçümsüyor elbette beni. Sen Kafka’yı okuyarak dayanamazsın bu hayata, diyor. Kafanın böyle bir gücü yok. Meselelerin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın. Bu nedenle sevmiyorum “onu”. Ölüm pahasına da olsa güçsüzlüğü kabul etmek ağırıma gidiyor. Zarar yok, diyorum. Uğrunda ölmek bile güzel. İçinden gülüyor bana. Atıyorsun, diyor, bu korku, bu hayata sarılma, bu ilaçlar, gargaralar neden? Neden perdeleri kapıyorsun? Neden ölesiye tartışmalara giriyorsun? Neden Günseli’ye iyi olduğunu yazıyorsun? Onun insafsızlığına dayanamıyorum. Sen gene bana bırak kendini, diyor. Ben, seni yalancıktan öldürürüm: sonra gene yaşarsın. Atlatırız ölümü, gerçek ölümü.
Sayfa 608Kitabı okudu
Düşünmek bile beni yoruyor. Galiba ölmeliyim ben. Öleceğimi anladığım için mi korkuyorum? Belki sadece korkularım ayakta tutuyor beni. Geceleri beni uyandıran, her anımı büyük bir gerginlik içinde yaşatan şey, 'o', belki de ölüme karşı uyarıyor beni. Beni korkutarak bir bakıma yaşamaya zorluyor. Neden yaşamalıyım? sorusunu sormamı engellemek istiyor. Bu nedenle Kafka'yı okutmuyor bana. Günseliye aşkımı, hayatın anlamını düşünmemi önleyerek beni ayakta tutmak istiyor. Beni bir cehennemde yaşatmak pahasına düşüncelerimden uzaklaştırmaya çalışıyor. Küçümsüyor elbette beni. Sen Kafka'yı okuyarak dayanamazsın bu hayata diyor. Kafanın böyle bir gücü yok. Meselelerin derinine inince beklediğini bulamazsan yıkılırsın. Bu nedenle sevmiyorum onu. Ölüm pahasına da olsa güçsüzlüğü kabul etmek ağırıma gidiyor. Zarar yok, diyorum. Uğrunda ölmek bile güzel. İçinden gülüyor bana. Atıyorsun diyor, bu korku, bu hayata sarılma, bu ilaçlar, bu gargaralar neden? Neden perdeleri kapatıyorsun? Neden ölesiye tartışmalara giriyorsun? Neden Günseliye iyi olduğunu yazıyorsun? Onun insafsızlığına dayanamıyorum. Sen gene bana bırak kendini, diyor. Ben seni yalancılıktan öldürürüm: sonra gene yaşarsın. Aldatırız ölümü, gerçek ölümü. Pis pis gülüyor. Önümde uzun bir gece var. Bu meseleyi kapatmalıyım.
Sayfa 608Kitabı okudu
Iyi geceler ....
ŞİİRİN TAM ZAMANIDIR Yirmiüç Mayıs gecesinin mutluluğunda Silinsin bütün anılarım Ki sen tek kalasın belleğimde Lekesiz bir aklıkta O gecenin sabahında öyle değil Ya ölmeliyim ya öldürmeli
Sayfa 200Kitabı okudu
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.