64 syf.
10/10 puan verdi
#mibellaamiga yani benim canım arkadaşım Şimdi sorarım size bir şiir kitabının adı bu ve siz bu yazarın daha önce romanlarını okumuşsunuz hem de çok severek. Merak eder misiniz bu şiirleri etmez misiniz? Valla ben ettim çünkü roman ve öykü yazan bir kalemin şiir dilini hep çok enteresan bulurum.Bu tam tersi için de geçerli ki bu kitap sevgili
Mi Bella Amiga
Mi Bella AmigaBahadır Karasulu · Noktürn Kitapları · 20174 okunma
Haklısınız albayım." Oturdu. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: "Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım. 'Canım, bugün üzgün görünüyorsun, demek istemiyorum. 'İstemiyorsan buluşmayalım,' dedi geçen gün. Buyrun bakalım. Ben de çekilmez huysuzluklar etmiştim; bu sonuca katlanmalıydım. Ben ne yaptım? Neyse, geçelim albayım. Fakat beni anlıyor: Bütün geçmişimi anlattım ona, hep haklı çıktım. İşte böyle anlarda çileden çıkıyorum albayım: Kendimi unutup zafer sarhoşluğuna kapılıyorum. Oysa bütun bu ilişki bir can sıkıntısı yüzünden başlamıştı."
Reklam
Bir yerlerde seni yazmışlardır,kendinle karşılaşırsın..
"Ne zaman kılığı kıyafeti, saçı makyajı, oturuşu duruşu, konumu ve vizyonu, özgüveni ve sohbeti "kusursuz" bir kadınla yan yana düşsem, kaçmak isterim yanından, kaçmak uzaklara. Ne vakit dört dörtlük, en ince ayrıntısına kadar mükemmel planlanmış, en ufak bir leke bile barındırmayan bir sofrada otursam, iştahım kapanır
Ben, eden bulur karşılığı peşindeyim, bulamazsam kendimi yok etmem lazım. Hem bu karşılık ileride, sonsuzlukta değil, hemen burada, yeryüzünde olmalı; bunu gözlerimle görmeliyim. İmanım vardı, görmek de isterim; o ana kadar ölürsem diriltsinler beni, çünkü her şey bensiz olursa acınırım doğrusu. Hayatta işlediğim suçların, çektiğim acıların
Benim evim neresi?
İçimden cılız bir ses duyuldu ilk defa. Duydum. Bomboş bir odanın zeminine değen bir sandalye sesi. Karın boşluğuma yakın biryerde sanki! İçimi sızlatan yaraların bitişiğinde. Hayal kırıklıklarımın kapısının eşiğinde. Kalbe yakın, ciğere komşu bir yerde. Vicdandan sonraki sol köşede. Boş bir oda. Odada bir sandalye. İçimde. Hayal meyal gözümün önünde. Bir renk yok henüz. Bir kokusu, bir şekli, bir anısı yok odanın. Sandalye de belli belirsiz. Belki biraz otururum orada. Belki kendime soracak yeni sorular bulurum. Belki zamanla oraya yeni bir koltuk, bir kanepe, bir masa, bir halı atarım. Hep dışarıda aradığım evimi içime yaparım belki. Hani bir umut! Dünyamı belki orada yeniden kurarım. İnsan en çok en yıkık anılarından büyüyüp yükselebilir. En yaralı yerime dokunabilirsem belki şifa bulurum. Benim evim ben miydim? Belki biraz da bu soruyu sorarım.
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi – ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam. Bende ne varsa, bir başka şeyi izleyerek varlık kazanır; ruh kendine karşı, yaramaz bir çocukla uğraşırcasına sabırsız; giderek büyüyen ve hep aynı kalan bir sıkıntı var. Her şey ilgimi çeker, ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz. Durmaksızın düş kurarak, yapılmadık iş bırakmam; karşımda konuşan kişinin yüzündeki mimikleri en ince ayrıntısına kadar yakalarım, cümlelerindeki milimetrik sapmaları fark ederim; ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözler olur – hem onunkiler, hem benimkiler. İşte bu yüzden, bir ettiğim lafı bir daha eder, cevabını aldığım soruyu tekrar sorarım sık sık; buna karşılık, sonradan aklımdan uçup giden bir şeyi söylediği sırada karşımdakinin yüz hatlarının gerilişini ya da daha önce anlattığımı unuttuğum bir hikâyeyi anlatırken, beni yalnızca gözleriyle dinleyişini, fotoğrafını çekmiş gibi, üç dört sözcükle tarif edebilirim. İki kişiyim ben – ikisi de ortalarındaki mesafeyi koruyor, aralarında hiçbir bağ olmayan Siyam ikizleri bunlar.
Reklam
448 syf.
5/10 puan verdi
Herkese Merhaba♡
°°°°KONUSU°°°° Zeynep yeni okula başlar ve okulda ilk gün bir öğrenci hastalanır tüm okul karantina altına alınır. Daha sonra koridorda ölü bir beden bulunur ve tam o sırada Zeynep Onurla tanışır ve Onur okul sahibinin oğludur babasının adının lekelenmemesi için bu cinayeti saklamalıyız der Zeynep,Onur,Burak,Mert cinayeti saklamaya başlar daha
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının HikayesiBeyza Alkoç · İndigo Kitap · 201619,9bin okunma
-DECCAL-
_İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. _Bir tanrıbilimcinin, dincinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun
376 syf.
10/10 puan verdi
Benim için Osmancık'ın çok ayrı bir yeri var.
Yavuz
Yavuz
ile birlikte, şimdiye kadar en çok hediye ettiğim kitap bu ikisidir. Tek başına hastanede yatmak durumunda olduğum çok sıkıntılı bir dönemde, evden çıkarken alıverdiğim bir kitaptı. Osmancık'ı böylesi bir dönemde, gerek yatakta gerek koridorlarda ilk kez okumuş olmamın; yani o zamana kadarki yaşamımın en zor günlerindeyken Osmancık'ın içinde bulunduğu çalkantılara tanık olmanın benim hayatım için de yeri çok mühimdir. Kitabın adıyla birlikte yer alan "cihân devletini kuran irâde, şuûr ve karakter" vurgusu çok önemlidir. Zira okurken bunun için okunmalı, "nasıl bir yürek, nasıl bir karakter, nasıl bir inanç, nasıl bir ülkü 600 seneden fazla hüküm sürecek bir imparatorluğun temelini atmış"ı anlamaya çaba harcanmalıdır. Osmancık'tan Osman Bey'i ve en nihayetinde Gazi Osman Şah'ı çıkaran neydi? Kaf Dağı yolcusuna Zümrüd-ü Anka ne için gerekti? Aşkı, Malhun Hatun'un kaşı gözü için miydi, onda ondan ötesini gördüğü için miydi? "Yar ey, aman ey. Kalmadı takatim, sabr-ı kararım. Uçan kuştan haberini sorarım. Gurbet elde, esen yelde, seherde. Nazlı yarim ben hep seni ararım. Sende neyi ararım? Sende neyi ararım? Sende senden ve benden ötesini ararım." Demektedir. TRT yapımı dizisi de çok güzeldir, mutlaka kitaptan sonra izlenmelidir. Bu kitap ve bundan öğrendiklerimi saatlerce konuşabilirim. Bana ülkü ne demek, insan ne için yaşar, ne için ölür, neyi yaşatmak için, neyi ayaklar altına almak için gelmişiz; vb. gibi pek çok sorunun cevabını bulmama vesile olmuş bir eserdir. Tarık Buğra'nın ruhuna bin rahmet.
Osmancık
OsmancıkTarık Buğra · Ötüken Neşriyat · 201815,8bin okunma
️️Artık her şeyi duydum, geriye dönemem. İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım. (Aman dikkat et, kafanı bir yere çarpma. Deliler uzun yaşar,
Reklam
HAHAHAHA BEN
Ben böyleyim işte, işe yaramaz ve duyarlıyım, ister iyi olsun ister kötü, soylusundan ya da bayağısından bütün coşkulara olanca varlığımla kaptırabilirim kendimi – ne var ki asla kalıcı bir duygu, asla ruhun özüne nüfuz eden, kalıcı bir heyecan duyamam. Bende ne varsa, bir başka şeyi izleyerek varlık kazanır; ruh kendine karşı, yaramaz bir çocukla uğraşırcasına sabırsız; giderek büyüyen ve hep aynı kalan bir sıkıntı var. Her şey ilgimi çeker, ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz. Durmaksızın düş kurarak, yapılmadık iş bırakmam; karşımda konuşan kişinin yüzündeki mimikleri en ince ayrıntısına kadar yakalarım, cümlelerindeki milimetrik sapmaları fark ederim; ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözler olur – hem onunkiler, hem benimkiler. İşte bu yüzden, bir ettiğim lafı bir daha eder, cevabını aldığım soruyu tekrar sorarım sık sık; buna karşılık, sonradan aklımdan uçup giden bir şeyi söylediği sırada karşımdakinin yüz hatlarının gerilişini ya da daha önce anlattığımı unuttuğum bir hikâyeyi anlatırken, beni yalnızca gözleriyle dinleyişini, fotoğrafını çekmiş gibi, üç dört sözcükle tarif edebilirim. İki kişiyim ben – ikisi de ortalarındaki mesafeyi koruyor, aralarında hiçbir bağ olmayan Siyam ikizleri bunlar.
479 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Tehlikeli Oyunlar
Alıntı “Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım,
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,4bin okunma
232 syf.
10/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Hayat çok beklemekli geç kalmaktır.
"Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende." Şimdi ben kitaba ne yazayım ismet özel şiiri anlatır en güzel herhalde...zaman zaman zaman geçiyor sorarım böyle mi geçsin istedin, memnun musun? Yazarla beraber bekledik biz de neyi ölmeyi bekledik bekledik ama kuşlar da nasiple uçar ve ayrıca kuşlar da nasiple ölür şiiri dinleyin, kitabı okuyun ve zamanında ölün, ama hayat hep beklemekle hep geç kalmaktır... youtu.be/rBBX0Hy74es?si=...
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201812,8bin okunma
Kelimeler, kelimeler Albayım bazı anlamlara gelmiyorlar.
“Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım. ‘Canım, bugün üzgün görünüyorsun,’ demek istemiyorum. ‘İstemiyorsan buluşmayalım,’ dedi geçen gün. Buyrun bakalım. Ben de çekilmez huysuzluklar etmiştim; bu sonuca katlanmalıydım. Ben ne yaptım? Neyse, geçelim albayım. Fakat beni anlıyor: Bütün geçmişimi anlattım ona, hep haklı çıktım. İşte böyle anlarda çileden çıkıyorum albayım: Kendimi unutup zafer sarhoşluğuna kapılıyorum. Oysa bütün bu ilişki bir can sıkıntısı yüzünden başlamıştı.”
Sayfa 259 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
479 syf.
10/10 puan verdi
Tehlikeli oyunlar...
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayımmm; böyle budalaca bir özleme kapılıyor.Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayımm? Yok. Peki albayımm. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayımm,
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,4bin okunma
344 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.