(...) Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı! Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantalon siyah çoraplar ve siyah botlar Simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme! Sana geldim yas tutar gibi Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından 'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana 'Beni hiç gömme, ben hep burada kalayım' 'Bu evde çürüyeyim senin ıhlamur kokan yatağında' 'Bu evde dökülsün etlerim yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali' Annemim elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca ''Affet beni anne' dedim 'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından!'
PİA ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o başka bir şehre gitmese otelleri bomboş bulmasam
Reklam
Ve ben işte buraya geldim. Uzun yolu belki bir kuş olarak geçtim. Yahut İranlı bir tacirin yolladığı bir meyvenin içinde bir çekirdektim.
Sayfa 200 - Hamsun_Sonbahar Yıldızları AltındaKitabı okudu
Ben buralara kadar keyfimden mi geldim? Beni nasıl yalnız bırakacaksınız? Kızımdan ve senden ben bunu mu beklerdim? Beni Şahinde' nin eline bırakıp nası gidersiniz? Bu son günlerimde sizden başka kimim var? Keyfin isterse Yusuf, siz dönmezseniz ben de kalırım, sen kazanacağın para ile hem karını hem beni beslersin.
Bilmemek... Bilmedim ... Dünya nedir ? dünyalık nedir, bilmedim. Pazar nerededir, alan kimdir,satan kim, bilmedim. Dönen ile duranı, yürüyen ile oturanı bilmedim. Kim olduğumu unutma raddelerine geldim, kendimi dahi bilmedim. "Bilmem" dedim. "Bilmem" zikrinin içinde ben zamiri olduğu için mi nedir, bilmezliğin ağırlığını da bilmedim.
Sayfa 185
"Ben de yorgunum. Ben de çok uzak yollardan yürüyerek geldim. Ama benim bütün geçmişim sen bir nazar edersen aklanır, çünkü senin gözlerinde bir cennet bakışı var."
Reklam
Artık olamayacağını biliyorum. Aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. Ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun. Bana evlenme teklif ettin, reddettim. O gece sana geldim, bu defa sen reddettin. Aşkı ve ahlakı tartıp durdun aylar boyunca. Gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. Hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanından yara aldın. Çünkü ne yeteri kadar âşık ne de yeteri kadar ahlaklıydın. Oysa aşkın yeterince’ si olmaz benim için hiç olmamış sevgilim. O ya vardır ya yoktur. Hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. Var olduğu müddetçe vardır o. Ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir…
İnsanlar mutsuz oldukları zaman daha çok hata yaparlar. Herkes üzüntüden içmez mi? Ben de üzüntüden buraya geldim. Şimdi söyle bakalım iyilik bunun neresinde? Biz.. Biraz önce... Seninle... Eee... Birlikte olduk... Ağzımızı açıp da birbirimize tek bir laf bile söylemedik. Sonra ikimiz de bir yabani gibi gözlerimizi birbirimize dikip bakmaya başladık. Sence bu mudur sevişmek? İnsanlar böyle mi birleşmeli? Sence bu rezillik değil de nedir?
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.