Bana Kırgızların Yaşar Kemal'i tadını veren Aytmatov burada akıcı ve sade dili ile bize savaşı, açlığı, toplum geleneklerini, kadın erkek ilişkilerini anlatıyor. Belki de onlarca filme konu olmuş biraz klişe diyebileceğimiz olay örgüsü olsa da, bu durum eserin güzelliğinden bir şey kaybettirmiyor. Kırgızları görürken aslında Anadolu insanını da görüyoruz. Tüm yüreği ile birbirini seven insanlar, ayrılıklar, ölümler, savaşın nasıl da insanları, yuvaları, toprağı mahvettiği gözler önüne seriliyor. Bana ayrılıkları ve ölümü öyle hissettirdi ki elimizde olan şeylerin kıymetini daha iyi anladım. Ama korkuyor insan. Tolgonay Ana gibi nasıl dik durabilir, bütün felaketlere nasıl göğüs gerebilir. Bazen kendisinin kan bağı bile olmayan bir bebek oluyor hayata tutunduran. Boğaza düğümler atıyor kitap, zor yutkunuyorsun. Ama yine de herşeye rağmen yaşama vurgusu yapıyor, ya da ben o şekilde anlıyorum. Velhasıl kelam Aytmatov yine gelenekleriyle, efsaneleriyle bir halkın yaşamını, duygularını bize yaşayarak, yaşatarak veriyor ve her kitabında ayrı bir mest ediyor.