"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
İbrahim ve İshak’ ın açılımı? İbrahim o gece rüyasında İshak’ ı boğazladığını görür. Ertesi gün yüreğinde hüzünle uyanır. Rüyasını, “Rabb”inin ondan en sevdiği varlığını (oğlunu) kurban etmesini istediği” şeklinde yorumlar. Ve bunu İshak’ a anlatır… İshak yaşından çok daha olgun bir çocuktur. Babasının yüreğinin yandığını bilir. Onun arada
Reklam
Öylece uzaktan senin mutluluğunu izliyorum. Bana kurdurduğun hayalleri, kurduğumuz hayalleri başkasıyla yaşamanı izliyorum. Elimden bir şey gelmiyor. Sana olan güvenimde ya da sevgimde bir değişiklik de olmuyor. Öylece izliyorum gülümsemeni. Dünyada mutlu olmasını en çok istediğim insanın mutluluğunu izliyorum ama neden ben mutlu değilim? Böyle bir durumda benim de mutlu olmam gerekmez miydi? Bilmiyorum... Öylece bütün gün izliyorum. Kimseye ağzımı bile açamıyorum. Öylece bütün gün acı acı gülümsüyorum. Ağlamak istiyorum, yok olmuyor. Biraz rahatlamak istiyorum, olmuyor. Her hayal kırıklığını sırtlayıp ötekini beklemeye başlıyorum. Her aynaya baktığımda eriyişimi izliyorum. Beni sen üzüyorsun, ben insanlara karşı olan güvenimi kaybedip sana güvenmeye devam ediyorum. Beni sen üzüyorsun, ben insanlara küsüp ortadan kayboluyorum, her gün burada buluyorum kendimi. Beni sen üzüyorsun ben seni her geçen gün daha çok seviyorum. Öylece bütün gün gülümsüyorum. Birisini beklediğimi kahkahalarla, gülücük saçarak anlatıyorum. Merhamet ve şefkat istiyorum bütün gün. Öylece bütün gün seni seviyorum. Seni sevmek dışında hiçbir şeye hevesim olmuyor. İnsanlar genellemeler yaparak bana öğütler veriyor sen farklısın diyorum bütün gün. Öylece bütün gün seni savunuyorum, toz kondurmuyorum sana. Öylece bütün gün gece gördüğüm rüyayı düşünüyorum, hep sen oluyorsun rüyalarımda. Öylece izliyorum seni, hayallerimin benden uzaklaştırılışını izliyorum. Öylece izliyorum her şeyimin elimden kayıp gidişini. Ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Ben aslında gittiğin gün öldüm ama hâlâ üzerime toprak atılmadı.
Eve girdiğimizde önce şaşkın bir vaziyette odanın ortasında kalakaldım. Evimi daha önce görmüş olması bir yana birlikte yaşadığımız onca şeyden sonra bile böyle hissediyor olmam çok tuhaf. Komik ama erkek arkadaşını ilk defa evine çağıran liseli bir kız gibi mahcubum. Jamie hala spada bu durumda ev tamamen bize kalıyor. Damien da benim
Sayfa 149
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
232 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Büyülü Gerçekçilik, Korku, Masal
Öncelikle kapağa, baskıya bayıldım Cyberpunk havası olan bir kapak. Aslında öykü kitapları okumayı sevmem ama bu başka. Her akşam bir öykü okumak için yola çıkarak elimden bırakamadım. Seveceğimi düşünüyordum ama bu kadar beklemiyordum. Genel olarak kitap anlatım açısından çok katmanlı 10 öyküden oluşan bir kitap. Anlatım çok akıcı sade duru
Lanetli Tavşan
Lanetli TavşanBora Chung · İthaki Yayınları · 20231,985 okunma
Reklam
yine gece, yine bir boşluk sarıyor ruhumu... ağlamak geliyor içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak... nedenini bilmediğim bir yalnızlık sarıyor her yanımı... onca yalnızlık arasında, yalnız değilim diyemiyorum.. bataklığa düşmüş gibi! yalnızlardan biri olduğumu anlıyorum. ne kadar iç çeksem boş... içimdeki kasveti, içimdeki karabulutları
“Müthiş bir adanmışlık yoksa, muhteşem bir başarı da yoktur.” ve sevgi
Bir yıl önce senden iki yıl istemiştim. O yılların biri geçti. İnan bana, şerefim üzerine yemin ederim, bu bir yıl sona ermeden başarıya ulaşacağım. Gerçi uzun zaman oldu ama yazarlıkta acemiliğimi atmam için bir çıraklık devresi geçirmem gerektiğini söylemiştim, hatırlar mısın? İşte o çıraklık devresini geçirdim. Hazırlandım ve yoğun çalıştım.
yine gece, yine bir boşluk sarıyor ruhumu... ağlamak geliyor içimden hıçkıra hıçkıra ağlamak... nedenini bilmediğim bir yalnızlık sarıyor her yanımı... onca yalnızlık arasında, yalnız değilim diyemiyorum.. bataklığa düşmüş gibi! yalnızlardan biri olduğumu anlıyorum. ne kadar iç çeksem boş... içimdeki kasveti, içimdeki karabulutları
Gece sorgulaması
Dostoyevski insancıklar kitabında " çok tuhaftı, ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu. " diyor. İnsanın içine atmasının, güçlü görünmeye çalışmasının en yorucu hali bu olsa gerek. Benim içimdeki garip şey de aynen böyle; yüreğimdeki çığlık, sessizlikte yankılanıyor, gözyaşlarımın suskunluğu, içimin derinliklerinde çığlık atıyor ama kimse duymuyor, duymaları da gerekmiyor zaten ama sanki birileri duysa bu çığlıkların şiddeti azlacak gibi ya da ben öyle olacağını sanıyorum. İçimdeki bu çaresizlik beni deli ediyor, sanki her yere dağılmış olan cam parçalarının her adımda daha çok acıtması gibi hissettiriyor. Her adımda, içimdeki acının ağırlığı artıyor. Nereye kadar dayanabilirim bilmiyorum. Her gün soruyorum kendime bunun bir sonu var mı? Sürekli halledebilirim, yapabilirim diyorum ama olmuyor. Güçlü değilim, olamıyorum da. Olmak zorunda mıyım burası da tartışılır. Bana güçsüzsün diyenler, güçlü olduklarını iddia edenler; acaba yaşadığımız şeyler açısından adil miydik? Kendimi iyileştirmek için çok çabalıyorum daha fazlasını yapabilir miyim bilmiyorum, uğraşıyorum ama çok yoruldum artık, nasıl olacak bilmiyorum ve yine aynısı... umarım halledebilirim.
Reklam
Öğle ezanı okunuyor duyuyor musun. Hepsi bir arada okunsa ya şu ezanların Sabah öğlenle bir akşam yatsıyla beraber ya da Geriye kalan vakitler şenlik içinde geçsin Son kez eğleniyormuşuz gibi Sabah yokmuşuz gibi Bağrımız açık oynamaktan terlemiş, Boynum gömleğin yakasına yapışmış. İçmekten sarhoşum. Seni görmek henüz icat edilmemiş. Işıklar ve
Neden böyle
Sıcak dudağına değdi dudağım yumuşak yumuşak, Sen bahçemin gülü, Her zaman doğan güneşim, Sana nasıl sarıldım bilmem, Göçüp gittim dudaklarından aşkından. Senin o kalp atışların, Benim canıma ruhsar,
EVRENSEL ATIKLAR BİDONU
Yokluğa alışamadın mı? Ne olduysa kaldın öyle. Takvimleri yırtıp ettim, Alışamadın mı gökyüzüne. Vardı yağmurlar hep yağar, Vardı ağaçlar hep sararır yapraklar. Sen alışamadım mı sen olmaya?
Resim