İncelemeyi Öteki Yayınevi, 2016, Sinan Altıparmak çevirisi üzerine yapıyorum. Baskıdaki "Rus Editör'ün Önsözü," ve "İngilizce'ye Çevirenin Önsözü" adlı giriş metinlerini kaynak alarak eserin amacını, gelişimini ve Kropotkin profiline yine eser bazında kısaca değindikten sonra eserin içeriğinden bölüm bölüm bahsetmeye çalışıcam.
Üstat insan ve beşer ayrımını yaparak başlıyor sözlerine beşer var olandır insan ise olma halini sürdüren varlık olarak var olan beşer mahiyeti ile anlam bulduğunda insan olmuş oluyor diyor özette peki beşer ve insan ayrımına hangi noktalarda görüyoruz?
1: bilinç insanın kendini bilmesi kendini bilen Rabbini bilir zira tüm kadim medeniyetlerim
Fransız psikanalist bu eserinde, fallik dönemde baba ile özdeşleşememenin yarattığı sonuçlara (sapıklık, aşk, grup, sanat) ve ben ideali ile üstben arasındaki benzerlik ve ayrılıkları çeşitli psikanalistlerin görüşlerine de dayanarak incelemiş.
Ben ideali: Birincil narsisizmin,
Üstben: Öidipal kompleksinin mirasçısıdır.
Birincil bütünlüğün
Herkese selam! Bu sefer de kitaba karşı hislerimi tam olarak anlamlandıramadığım bir kitapla karşınızdayım. Öncelikle hemen konusunu anlamanız için aşağıya arka kapaktan bir kısım bırakıyorum.
“Louise le Blanc bağlı olduğu cadılar meclisinden iki yıl önce kaçıp Cesarine şehrinin gölgelerine gizlenmişti. Cadıların avlanıp yakıldığı bu şehirde
Ötekini Dinlemek dizisinin 18. kitabı olan bu çalışmanın yazarı, Edith Jacobson 1954'te aynı başlıklı makalesini 64'te bu kitapla genişleterek revize ediyor. Psikanalitik literatürün natüralist-teorik tarafında yer alan Jacobson, Freud'un birincil narsizm ve mazoşizm kavramlarını tartışarak, yaşamın başında ruhsal enerjinin libido ve saldırganlık
Ötekini Dinlemek dizisinin 20. kitabı olan bu çalışmada, Chasseguet-Smirgel'in dediği gibi insanlığın evrensel hastalığı olan ideal hastalığı ele alınırken bazı ruhsal hastalıkların ortak çekirdeği açığa çıkarılıyor. Bu bağlamda sapkınlık, aşk, grup, yaratıcı süreç gibi görüngüler ele alınıyor. Aşağıda çalışmanın ilk üç bölümünden bahsetmeye
Freud, ben idealini adlandırmasından kısa süre önce, Totem ve Tabu'da (1912-13) ilkel animistin düşüncelerin tümgüçlülüğüne dayanan büyü tekniğini anlatırken, ben idealinin özel statüsünü ortaya koymuştur. Bilindiği gibi, insanın evrenle ilgili görüşlerinin evriminde -animist, dinsel ve bilimsel olmak üzere- üç aşama ayırt eder ve bu çerçevede düşüncelerin tümgüçlülüğünün kaderini şöyle takip eder: "Animist aşamada insan tümgüçlülüğü kendisine atfeder, dinsel aşamada onu tanrılara bırakır, yine de ondan vazgeçmiş değildir çünkü tanrıları kendi arzularına uygun bir biçimde davranmaları konusunda etkileme gücünü kendisine saklar. Bilimsel dünya anlayışında, önemsizliğini kabullenmiş ve ölüme boyun eğmiş olan tümgüçlülüğüne artık yer yoktur."
_Her insan sapıktır ve birkaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmeyen değersiz varlıklardır. Tüm kalbimle buna inanırım. En sağlıklı insanlarda bile sapıklık eksik değildir ve bu normal süreçtir ki sapıklıklarını bastıranlar bunu nevrozla öderler. Nevroz, sapıklığın negatifidir. Normal sayılan kişi ise benim için anormaldir.
Benin gelişmesi birincil narsizmden uzaklaşmaya dayanır ve bu evrenin yeniden kazanılmasına yönelik şiddetli bir çabaya yol açar. Bu uzaklaşma , libidonun dışarıdan dayatılan bir ben idealine doğru yer değiştirmesi [...] sayesinde gelişir.