Eşitlikçi ideoloji hadım edilme kaygısı karşısında bir savunmadır. Grupta aynı biçimde ilkel sahnenin yadsınması da kendini gösterir. Grup kendi kendini döllemiştir. Kendi başına tümgüçlü bir annedir. Söz konusu olan, merkezi bir kişi (yönlendirici) etrafında değil, bizzat grubun etrafında örgütlenmektir. Dolayısıyla grup yanılsaması, "narsistik yaralarını iyileştirme" ve iyi memeyle (ya da tümgüçlü anneyle) özdeşleşme arzusunun gerçekleşmesidir.
Joseph Sandler, üstben üzerine makalesinde (1960) şu saptamada bulunur: "Aslında, başka yerden yeterli bir narsistik destek elde edebildiği kimi durumlarda, ben, üstbenin tüm kriterlerini ve davranış kurallarını tamamen göz ardı edebilir. Bu etkileyici görüngüyü, bir üniformayı taşımanın ve bir grupla özdeşleşme duygusunun sonucu olarak ideallerde, kişilikte ve ahlakta ortaya çıkan çarpıcı değişikliklerde gözlemleyebiliriz. Bir grubun ya da önderin idealleriyle özdeşleşmenin sağladığı narsistik destek yeterliyse, o zaman üstbenin tümüyle göz ardı edilmesi ve işlevlerinin, grubun idealleri, davranış kuralları ve tutumu tarafından üstlenilmesi mümkündür. Eğer grubun bu idealleri, içgüdülerin dolaysız bir tatminini sağlarsa, kişilikte tam bir dönüşüm ortaya çıkabilir; ve üstbenin bu biçimde terk edilmesinin nerelere varabileceği, Nazilerin son savaş öncesinde ve sırasında işledikleri tüyler ürpertici cinayetlerde açıkça görülebilir."
Aslında, ideoloji üzerine kurulan bir oluşumun kendi inancını yaymaya çalışmaması ve yalnızca düşmanlarını değil...., aynı zamanda kendi dışında kalan her şeyi yok etmeye çalışmaması olanaksızdır.
...grup, evrimin ve öznenin gerçekleştirdiği özdeşleşmelerin el çabukluğuyla yok edilmesini onaylar ve genitallik öncesini idealleştirmesine yardımcı olur..
Ötekini Dinlemek dizisinin 20. kitabı olan bu çalışmada, Chasseguet-Smirgel'in dediği gibi insanlığın evrensel hastalığı olan ideal hastalığı ele alınırken bazı ruhsal hastalıkların ortak çekirdeği açığa çıkarılıyor. Bu bağlamda sapkınlık, aşk, grup, yaratıcı süreç gibi görüngüler ele alınıyor. Aşağıda çalışmanın ilk üç bölümünden bahsetmeye
‘’Gülün letafeti, otopsi parmakları altında solar.’’
Kendisi olmayan insan, ve benim Ali Şeriati ile ilk kez tanışmam. Aslında önyargılarımı toplayıp başlamıştım kitaba, ve belki vitrinlerde görüp de sırt çevirmem tam da bu nedenle idi. Önyargılarım, çünkü doğulu bir adamın kitabını okumak her ne kadar o işinin erbabı olsa da bana gerçekten boş
İlk Söz
“Ey oğul!” hitabı ile başlayıp “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” … ve benzeri öğütleriyle, asırlar öncesinden bugünlere seslenen, Şeyh Edebali’nin neslinden, aynı kültür ve medeniyetin çocuklarıyız. O, kalbi duygu, özlem ve öngörüleriyle insanı merkeze almıştı. İnsan ki, hiçbir şeye feda edilemezdi. Ne şahsi menfaatlere ne grup
Başlıktaki ifadeleri çoğumuz dinlemişizdir herhalde. Bunu, Âl-i İmrân 139, 140 ve Enfâl-46’ âyetlerinin meâllerine bakarsak, oralarda da görürüz.
***
Cemaat namazlarından sonra, bazı hocalar, Kur’ân’dan bazı âyetleri okuyorlar; cemaat huşû içinde dinliyor. Ama bazı hocalar, o âyetlerin meâlini de vermeye başlayınca niceleri, dinlemeden câmiden