Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alo baba sen misin nasılsın?Allahıma bin şükür ben burda iyiyim... Ne olsun be baba güzel geçiyor günlerim silah elimde hergün iştima nöbetteyim. Annem nasıl baba ağlamıyor değilmi? Söyle nolur ağlamasın bırakmasın kendini... Doğudayım tehlike evet biliyorum baba! Korkmuyorum elbet vatana kan can feda... Kardeşlerim nasıl sınıfı geçtilermi?
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Reklam
Biz konuya direkt girme konusunda biraz zorlanırız. Selamlaşma tamam, tüm dünyada var. - Merhaba, nasılsın? - İyiyim, sen nasılsın? - Ben de iyiyim. Buraya kadar tamam. Ama "Daha daha nasılsın?" lafı bir tek Türkçede var. Allah aşkına aranızda "How are you more more?" diye birşey duyan var mı? yok. Adam direkt konuya giriyor çünkü.
Sayfa 200Kitabı okudu
Dünya o kadar büyük ki; Bir noktayım ortasında, ne yapsam. Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya, Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam. Hayat o kadar uzun ki, Öyle bitmez geliyor ki bir an.. Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI... Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
— Peki, çıkınında ne var? Yiyecek mi, çamaşır mı, takımların mı? Arkadaş, omuzlarını kaldırıp güldü. — Bana çok namuslu görünüyorsun, dedi, kusura bakma! Uzun, sert parmaklarıyla çıkınını okşadı: — Hayır, diye ekledi, santurdur bu. — Santur* mu? Santur çalar mısın sen? — Fukaralık bastığı zaman kahvelerde dolaşıp santur çalarım. Bu
Sayfa 37 - Can Yayınları MinikitapKitabı okudu
Reklam
~~Sabaha Kadar~~ Dünya o kadar büyük ki Bir noktayım ortasında, ne yapsam. Bazen de o kadar küçülüyor ki dünya Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam. Hayat o kadar uzun ki Öyle bitmez geliyor ki bir an Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki Ne çıkar diyorum bir hayattan Saadet o kadar lâzım ki yaşayana Billâhi can verir uğrunda insan. Hem o kadar boş ki mesud olmak Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından. Ben o kadar önemli kişiyim ki O kadar iyiyim ki aklım ve düşüncelerimle. O kadar fenayım ki ben Delice niyetlerimle. Gece; ne kadar karanlık ve sessizsin Öyle kaplıyorsun ki evleri, yolları, denizleri. Hem o kadar aydınlık ve seslisin ki Çılgınca coşturuyorsun bizleri. Sabah; bir yeni dünya gibi geliyorsun Öylesine süslü, öylesine sadesin ki Sen o kadar güzelsin ki sabah O kadar güzelsin ki...
İlk cümle faizciliğin haykırışıdır. Faizle beslenmek, "Sen çalış, ben iyiyim!" diye seslenmektir diğer insanlara.Faiz ödeyen, bilsin bilmesin, “Ben çalışayım, sen ye!” tezgâhında bulur kendini. Aldığı borçtan memnun değildir.Darda kaldığı için almak zorundadır. Kendi darlığının, bir başkasının keyfini genişlettiğini çok iyi bilir.Belki de eline sermaye geçirdiği ilk fırsatta, o da bir başkasını daraltarak hazlarını genişletmeyi planlamaktadır. Bir başka insan, kendisini yiyen kurt oluyorsa, o da bir başka insanı yiyecek kurt niye olmasın? Faiz uygulaması, sermaye ile emeği karşı köşelere koyar, birbiriyle dövüştürür. Dövüşmenin galibi baştan bellidir. Faiz, emeği sermayeye ezdirir.Faiz, emekçiyi sermaye sahibine düşman eder. Faiz, sermayeyi hak ettiği değerden eder.Faiz, sermaye sahibine çalışmadan kazandırır, emekçiyi kazanmadan çalıştırır. İnsanı insanın kurdu yapar.Faiz yüzünden, emekleriyle kazananlar, sermayesiyle kazananlara kin besler, haset eder, hasım kesilir. Sınıf kavgaları ateşlenir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.