19 yaşındaki gencin inanılmaz zekası
Çok zeki olması nedeniyle “tilki” lakabına sahip olan 19 yaşındaki genç Amerikan istihbaratını hackleyip gizli bilgilere ulaştığı için yakalanır. Babası tek başına bir köyde yaşamaktaydı ve bir gün cezaevindeki oğluna mektup gönderdi.
"Sevgili oğlum nasılsın? İyi misin? Umarım iyisindir. Ben de iyiyim. Ama bir sorunum var. Patates ekilmek için tarlanın kazılması gerekiyor. Yaşlı ve hastayım, yapamıyorum. Yanımda olsan ne iyi olurdu, sen kazardın tarlayı. "
Bunun üzerine oğlu babasına cevap yazar:
Sevgili baba, sakın o tarlayı kazma. Oraya çok önemli gizli bir şey gömdüm, hapisten çıkınca sana anlatacağım.
Aynı gün istihbarat ajanları ve askerler adamın evini basar,kuşatma altına alırlar. Tarlada kazanmadık yer bırakmazlar. Fakat tarlada hiçbir şey bulamazlar.
1 hafta sonra genç adam babasına bir mektup daha gönderir:
Sevgili baba, umarım tarlanın kazılması istediğin gibi olmuştur. Buradan yapabileceğim yardım bu kadardı. Başka bir şeye ihtiyacın olursa haber et. 🕊️
#alıntı
BİR DEFTERİN SONU
Bir defterim vardı benim. Adı Aşk'tı. İlk kapağı açıp da bir şeyler yazmadan önce, nasıl da masum ve korkaktım. Bir süre açmadım o defteri. Sonra bir gün aniden açıvermiştim ve doldurmaya başladım. İlk satırlar güzeldi, mutluydum, keyifliydim yazarken. Biraz daha yazmaya devam ettikçe bana acı vermeye başladı bu satırlar,
Babam.. Canımın yarısı can babam.. İyi misin babam diyordum da beni üzmemek için iyiyim diyordun ya işte orada duruyordu zaman.. Gözlerini kaçırıyordun ama biliyordun yakın zamanda göçüp gideceğini.. Israrla hep dik durmaya çalışan can babam.. Tek bir nefesin kalmıştı oysa ki.. Güçlüdür dedim hep konduramadım ki ben sana bu hastalığı da, yataklara düşmeyi de, ölümü de.. Sen her şeye rağmen benim kahramanımdın, arkamda duranımdın ben buradayım her zaman diyenimdin.. Canımın canı can babam.. Ne güzel bir çocukluk yaşattın bize be babam.. Annesiz kalmanın, çalışan bir annenin evladı olmanın zorluklarını elbette yaşadık ama hep elinden geleni yapıp hem anne hem de baba olmadın mı sen bize.. Öksüz kaldık canım babam.. Ne sağıma dönebiliyorum, ne önüme bakabiliyorum. Savruluyorum senin desteğin, sesin, o sohbetin olmadan.. Şimdilerde ne yerdeyim, ne gökte.. Her telefonda hissettiğim o acıyı nasıl anlatayım ki.. Yokluğunda, sensiz geçen koskoca 3 gün..😢 Çok zormuş be babam, çok zormuş. Ne çok sevenin varmış evimiz doldu taştı yokluğunda. Bir kez daha gurur duyduk seninle. Bir kişi bile demedi ki babacığın bize şu sözü söyledi de kırıldık.. Biz senden razıyız güzel babam 🤍🤲
Yattığın yer incitmesin 🤲😥
Merak edip yazan, arayan herkesten Allah razı olsun 🙏
“Bunca zaman öyle birisi olduğunu nasıl görmemişim” cümlesi biraz komiğime gider. Çünkü aslında genellikle ilişkide bulunduğumuz kişiler, tam da “öyle birisi” oldukları için bizimle ilişki hâlindedir. “Bir türlü doğru insanı, beni sevecek o uyumlu kişiyi bulamıyorum” vb. cümleler de aynı yere varır. Bizde bir şanssızlık vardır ve bunun neticesinde
İlkim iyikim....
İyi ki varsın her şeye rağmen iyi ki girdin hayatıma son kez içimde kalan her şeyi anlatacağım artık senden geriye içimde bir şey kalmasın diye...
Sen anlasanda anlamasanda ben anlatacağım. Bir ömür yanında olmadığım için üzgünüm zaten istemezsin ama yinede seni bu hale getirdiğim için üzgünüm ama ben de bittim bunu bil isterim,
Kadınlar tanıdım. Özellikle gözlemledim hepsini. Hepsinde farklı güzellikler buldum. Çok güzel kadınlar tanıdım. Kadınların bakmadıklarını, gördüklerini keşfettim.. Hepsini sevemedim elbet. Kendimi bile sevemediğim zamanlardan geçtim bu bi yana. Şiirden nefret ettiren kadınlar bile tanıdım. İsmini duymam cinnet geçirmeme sebep olurdu bir zamanlar
...
Cennet senin ayaklarının altında
Değil mi Anne?
Neden ayaklarının altına almıyorsun beni?
Sevmiyor musun evladını?
Alsana Anne beni ayaklarının altına
Ezsene aciz bedenimi
Sana hiç yazmadım ve şimdi çok zorlanıyorum. Bu dördüncü başlangıcım. İlkin sadece üç cümle yazabildim sana, sonrasında seni övdüğüm satırlar oldu, yırtıp attım o kağıdı da... Sen benim 13 yaşımın erkek kavramının en yücesi idin. Boyun o kadar uzundu ki, "baban kaç yaşında" dediklerinde, "90" dediğimi hiç unutmadım. Benimle
"Nasılsın?" diye soracağım, ve sen de, her zamanki gibi, "Hiç, iyiyim!" diyeceksin ve ben, bir an durup, bu sözün kasdediimiş ve kasdedilmemiş çağrışımlarını dikkatle düşüneceğim..
Nihayet Orhan Pamuk ile tanıştık. Geç mi erken mi? Bana göre tam zamanında. Bu zamana gelene kadar çok direndim ama okumayacağım diye. Sevgili https://1000kitap.com/meleenk ve
NigRa bir yandan bastırırken oku diye, ben diğer yandan ayak diredim hep bu zamana. Bu tanışma da Yıldız Ecevit’in