Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
SON DANS -1 O eve hiç gitmek istemiyordum. Yine de ayaklarım sürüklüyordu beni. Yol boyunca öylesine değişik duygularla yürüdüm ki. Sanki bir şey olsun, bir şey olsun da beni yolumdan alıkoysun istedim. Zaten bir süredir kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Yorgunum. Hiçbir yere sığamıyorum. Bir boşluktayım sanki. Boğulduğumu, nefes alamadığımı
Yamur'un güncesinden
Bana hep papatya alırdın..Papatyalar özeldir benim için,tıpkı senin özel olduğun gibi sevgilim..Bana ilk papatya verdiğin gün "benim siyahıma yakışmıyor ama..." diyerek vermiştin. Bende "Senin siyahına en çok ben yakışıyorum çünkü.."diyerek boynuna sarılmıştım hemen. Çünkü senin gözlerin dolmuştu.. Sahi neden gözlerin dolmuştu sevgilim, bana bakarken. Aklında ne vardı bilmiyordum o an. Tabi sonra acı bir şekilde öğrendim. Bu sefer ben boynuna sarılıp o çok sevdiğim kokunu içime çekerek, gözyaşlarım boynunu ıslatırken ağlamıştım. Sen ise beni kucağına çekip saçlarımı okşamıştın.. Senden sonra kimsenin saçlarımı okşamasına izin vermedim.Senin anıların kalsın diye bende.Yine senden bahsederken nerden nereye geldim. Bana ne yapıyorsun bilmiyorum ama iyiki sen.
Reklam
Sen geldin. Benim eziyetim dokundu sana. Ama bağışla, senin sen olduğunu bilmiyordum. Ne zaman ki öfkemin üzerine indi yağmur. O zaman duruldum. Sen saçlarını tararsın. Ben seni, puslu aynanın içinde bir resim, ağır ağır uçuşan perdenin üzerinde bir gölge olarak fark ederim. Masal keser dört bir yan. Seni yeşiller içinde bir cennet çiçeği velvelesinde ilk kez gördüğümde, sen o musun, diye sormam bile. Bilirim ki rengini gizlesen kokunu saklayamazsın, perdeni çeksen ışığını boğamazsın. Benim gördüğüm benim rüyamda kalır. Senden şüphelenmek yerine çimento yanığı göz bebeklerimden şüphelenmeyi yeğlerim. Fark ederim aynanın sırtındaki sırrı. Eksiğim gibi durduğunu. Güvercinlerin kanat sesleri inşaat işçilerinin yanık türkülerine karışırken fıtratın dilinde işlemeye başlarım. Bir yanımdan sakinleşir ama bambaşka bir yanımdan taşarım. Bir başka aynada tanırım kendimi. Bundan böyle hoş-halim. Latifim. Gördüm ya seni görülmek de isterim. Yağmurun rengini ateşte seçerken ne yana gitsen sana dönerim. Çıkarırım alnımdaki kara bağı. Bahtımı ekmeğine bağlarım. Anlamsız varlığım anlam bulur. Başkalaşırım. Mademki elinin dokunduğu her şey, bir bardak çay, iki parça şeker olsa bile. Harikulâde bir şey. Çamura saplanmış kara lastik pabucun bütün masallardaki kristallerden daha varlıklıdır. Ama yokuşun dik senin, yükün ne kadar ağır. Senin taşıdığın benim belimi büküyor. Sen ezilme, bel verme diye her şeyden vazgeçebilirim. Sarı bir sayfanın resmiyeti üzerinden kazınan vesikalık bir fotoğraf gibi bir anda kimliksiz kalabilir, ismim gibi cismimden de geçebilirim.
“ Akreple Yelkovan ”
Geçmişin hatırına, akreple yelkovan geri döner mi? (Sahnede ki bankta oturan Aslı, cep telefonuyla oynayıp saçma sapan fotoğraflar çekmektedir. Sağ taraftan sahneye giren Alp, Aslıyı görür. Göz göze geldiklerinde fonda bir aşk şarkısı başlar, ardından ışık loş hale gelir. Sahne normale döndüğünde Alp tereddüt eder ama sonra Aslının yanına
Bilirim ki rengini gizlesen kokunu saklayamazsın!
"Sen geldin. Benim eziyetim dokundu sana ama bağışla, senin sen olduğunu bilmiyordum. Ne zaman ki öfkemin üzerine indi yağmur. O zaman duruldum. Sen saçlarını tararsın. Ben seni, puslu aynanın içinde bir resim, ağır ağır uçuşan perdenin üzerinde gölge olarak fark ederim. Masal keser dört bir yan. Seni yeşiller içinde bir cennet çiçeği velvelesinde ilk gördüğümde, sen o musun diye sormam bile. Bilirim ki rengini gizlesen kokunu saklayamazsın, perdenin çeksen ışığını boğamazsın. Benim gördüğüm benim rüyamda kalır. "
Aşk
Seni sevmek için o kadar çok sebebim var ki… Sebepleri say desen haftalarca sürer sayamam. Sen bana nasıl her zaman gülümsüyorsun dedin ya seni görünce kederin bana bulaşması mümkün mü sence. Kanatlarım yok belki ama senin varlığının verdiği mutluluk ile göklerde uçuyorum. Ağlamak için sebeplerim var ama senin varlığın gülümsemek için ağır
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.