Odette, “Savaş feci bir şey,” diyordu. “Hep o giden zavallıları düşünüyorum,” diyordu. Ama daha henüz bir şey düşünmüyordu, aslında biraz sabırsız, bekliyordu: Ya­kında ona neler düşünmesi, neler söylemesi ve ne yapması gerekti­ğini öğreteceklerini biliyordu. 1918’de, babası öldürüldüğü zaman, ona söylemişlerdi: Bu güzel bir şey, cesur olmak gerek, siyah matem tüllerini gururla taşımayı, insanların gözlerinin içine, babası savaş­ta, cephede ölmüş bir yetimin berrak gözleriyle, dimdik bakmayı ça­bucak öğrenmişti. 1924’te erkek kardeşi Cezayir’de yaralanmış, topal olarak eve dönmüştü ve Odette’e: Bu güzel bir şey, ona asla acımamalısın, demişlerdi; birkaç yıl sonra, Jacques, “Tuhaf şey,” demişti. “Ben Etienne’i daha güçlü sanırdım, sakatlığını bir türlü kabullene­medi, acı, sert bir adam oldu.” Jacques gidecekti, Mathieu gidecekti ve bu, çok güzel bir şey olacaktı, emindi bundan. Şimdilik gazeteler kararsızdı, tereddüt ediyordu; Jacques, “Aptalca bir savaş olacak bu,” diyordu, Candide, “Südet Almanlarının canı beyaz çorap giy­ mek istiyor, diye dövüşecek değiliz!” diye yazıyordu. Ama çok geç­meden ülke baştan aşağı, bütün bir “onay”dan ibaret kalacaktı; Mec­lisler topluma hükümetin politikasını övecek, Jour, kahraman Fran­sız askerini, geçen savaşın kahraman “Poilu”sünü göklere çıkara­ caktı. Jacques, “İşçilerimiz övgüye değer doğrusu!” diyecekti; yolda, gelip geçenler, birbirine iki suçortağı gibi gülümseyerek sevgiyle ba­kacaktı: Savaş olacaktı bu, Odette de, askere yün başlıklar örecek ve savaşı haklı bulacaktı.
Can Yayınları
411 öğeden 441 ile 411 arasındakiler gösteriliyor.