Çoktan unuttum sandığım bir rüyanın gölgesi
Son gençliğime vurmuş bir süre önce farkettim
Önceleri şey sanırdım her şey kendiyle müsemma
Ağarmaz derdim saçlarım kesilmez hiç soluğum
Hepsi olurmuş meğer gölgelerini gördüm hepsinin
Sahi diz kapağıma bir kedi çizdim dün gece
Sonra sevmediğim ne varsa yaptım hepsini bir bir
Birama şeker attım seni ağlarken düşündüm
Anneme bağırdım biraz kendimden nefret ettim
Daha kötü şeyler de yapacaktım ama yoruldum
Yoruldum ve yıllanmış battaniyeme sığındım
Ben küçükken battaniyemin altını dünya sanırdım
Babam bağırdıkça anneme
Babam ne zaman bağırsa anneme battaniyeme sığınırdım
-Allah beni kahretsin dün anneme bağırdım-
Demem o ki kafamıza çekecek bir battaniye oldukça
Gözlerimizi de yumarsak doğmamış gibi sıkıca
Belki bir süreliğine her şey yoluna girer
Vasiyetimdir ölünce ne kadar param varsa
Hepsiyle battaniye alsın kefen yerine yanımdakiler.
Ali Lidar
Öyle ya güzelim!
Ne kadar uzun olursa olsun ömür, gelip bir anın yanı başında seraba dönüşüyor, tükeniyor.
Hep, bu anı uzaklarda bir yere iteleyerek avunduk, meçhul zamanlara saklayarak oyalandık.
Oysa, her an bir önceki anın ölüsü değil miydik? Ve sen ve son an...
Diğer anlardan hiç farklı değilmiş. Geride ister bir yıl, ister bin yıl
Geçmişin hatırına, akreple yelkovan geri döner mi?
(Sahnede ki bankta oturan Aslı, cep telefonuyla oynayıp saçma sapan fotoğraflar çekmektedir. Sağ taraftan sahneye giren Alp, Aslıyı görür. Göz göze geldiklerinde fonda bir aşk şarkısı başlar, ardından ışık loş hale gelir. Sahne normale döndüğünde Alp tereddüt eder ama sonra Aslının yanına
Aslında romancı olmak istiyordum. Ama anlatacağım olaylardan da anlayacaksınız ki romancı olamadım. Şimdi ise burada, çocukluğumdan beri babamla ufak tefek de olsa sorunlar yaşayıp, bir nevi sığındığım bu sessiz evde, saf ve düşünceli bir romancı gibi camdan, az ilerideki bahçede çalışan kuyucu ustası ile çırağını izliyordum. Bu sessiz evimiz