Uzun süredir rafımda duran sevimli bir kitaptı. Yazarın bir kitabını daha okumuştum ve açıkcası hoşuma gitmişti.Maalesef bu kitap için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Öncelikle yazar çektiği aşk acısını anlatmış kitabında.Doğal bir şekilde karşıladım herkesin kendine göre derdi,acısı olabilir evet ama bu şekilde anlatılmamalıydı.
Öncelikle kitap
"Yıldızlar aşkına," diye inledi Thorne. "Yine ağlamayacaksın değil mi?"
"Hayır." Cress dudaklarını ısırdı. Yalan değildi. Ağlamak istiyordu ama gözlerinde yaş kalmamıştı ki.
Thorne saçlarındaki kumları silkeledi. "Tamam," dedi. "Bence biz kesinlikle ruh ikiziyiz. Hadi, kalk artık."
"Kim bilir kaç kıza seni seviyorum dedin?"
"Bunu yüzüme vuracağını bilseydim dilimi tutardım."
Cress bıkkınlıkla ona yaslandı. Başı dönüyordu. "Ben ölüyorum," diye mırıldandı. "Kimseyle öpüşemeden göçüp gideceğim."
"Cress, saçmalama. Ne ölmesi?"
"Hani filmlerdeki gibi tutkulu bir aşk yaşayacaktık? Bir de şu halime bak! Yapayalnız ölüyorum!"
Thorne öfkeyle homurdandı. "Dinle, hayatım. Bunları dile getirmek istemezdim ama kendin kaşındın. Ter içindeyim. Pislikten kaşınıyorum ve iki gündür dişlerimi fırçalamıyorum. İyisi mi romantizmi başka bir zamana saklayalım. Ha ne dersin?"
Düşünüyorum da aşk sözcüğünü de biraz eksik buluyorum şu senlen ben arasındaki ilişkiye. Daha büyük, daha sağlam bu bizimki. Aşk onun içinde sadece bir kısım galiba. Ötesinde aşkla birlikte, ama yer yer, zaman zaman onu aşan başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde. Seni seviyorum ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun ve benim için her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir ki. Acaba Mecnun Leyla'yı elde edip onunla evlenseydi, Ferhat Şirin'e kavuşsaydı, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bizim birbirimize olduğumuz gibi tutkun olabilir miydi? Yangın olabilir miydi? Sen ne dersin buna?