Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nasıl bir iş olursa olsun, fark etmezdi zaten. Kimse beni tanımasın, ben kimseyi tanımayayım, bu yeterdi. Düşündüm, sağır-dilsizmişim gibi numara yapardım. Böylece, hiç kimseyle o salak konuşmaları yapmak zorunda kalmazdım. Biri bana bir şey demek istediğinde bir kağıda yazar, bana uzatırdı. Bundan bir süre sonra sıkılınca da, ömrümün sonuna kadar insanlarla konuşmaktan kurtulurdum. Herkes beni sağır-dilsiz herifin teki sanır, beni rahat bırakırdı.
Sensiz günüm zordu zaten, bir de sen geldin üstüne... Yokluklarım yetmezmiş gibi, sen de eklendin üstüne... Ben zaten bunları sen olmadan da yaşardım. Ne gerek vardı sana, sensiz de yalnız kalırdım. Ben zaten sen olmadan da ağlardım isteseydim eğer, Ne gerek vardı sana, ne gerek vardı yokluğuna...
Reklam
Ölmemek elimizde değil ki bizim: İyi yaşamamak beni tek korkutan. En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen; İyilik seven kötülük edemez zaten. Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur: Düşmanınsa dostun olur iyilik edersen. Deniz, deniz olduğu için dalgalanır, Çöpe sor, hep onun içindir dalgalar. Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam? Ben haramı helali karıştırmam: Seninle içilen şarap helaldir, Sensiz içtiğimiz su bile haram.
Kaptanınız konuşuyor. Elinizdeki işi derhal bırakıp dikkatle beni dinleyin. Her şeyden önce, göstergelerden gördüğüm kadarıyla gemide birkaç otostopçu var. Merhaba. Nerede olursanız olun, uzay gemimize hiç de hoş gelmediğinizi kesinlikle bilmenizi istiyorum. Bu noktaya gelmek için çok çalıştım; ve dejenere beleşçilere taksi hizmeti vermek için vagon inşaat gemisi kaptanı olmadım. Bir araştırma ekibi gönderdim. Bulunduğunuz an uzay boşluğuna fırlatılacaksınız. Ama eğer şansınız varsa gemiden atılmadan önce size şiirlerimden okuyabilirim. İkincisi, Barnard Yıldızı'na gitmek için üst uzaya atlamak üzereyiz. Varışta onarım ve ikmal için 24 gün uzay limanında kalacağız. Bu süre içinde kimse gemiden ayrılmayacak. Tekrar ediyorum, bütün gezegen izinleri iptal edilmiştir. Zaten mutsuz bir aşk ilişkisinden yeni çıktım. Ben mutsuzken neden başkaları hoş vakit geçirsin ki.
Belki? Belki de gerçekten bir intihardır. o zaman kendini ölüme zaten hazırlamış olmalı, değil mi?" Başımı iki yana salladım. "İnşaat halinde bir bina düşün," dedim. "Ve ben de kendimi onun çatısından aşağı atarak intihar etmeye karar vermiş olayım. Eğer merdivenlerin parmaklıkları henüz inşa edilmemişse, inan bana, basamakları apartman boşluğu tarafından değil, duvar tarafından tırmanırım. Hiç kimse ölene kadar ölüme hazır değildir.
Reklam
"Hanımlar, beyler, eğer biz homo economicus olmayı becerebilsek, hiçbir hükümet, hiçbir rejim, iç ya da dış baskı bizi kişi başına geliri on bin dolarlık ülke olmaktan alıkoyamaz. Zamanındagöç edip dünyanın en gözde toprak parçasına kurulmuşuz. Bir elimiz dağda, bir elimiz denizde, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda. Bir müşkülümüz
Sayfa 327Kitabı okudu
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim ?Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
"Onun size verdiği altınsı bakırsı, bakırsı ışığı duyuyor musunuz? Ben kentin içinde, akşamları yürümeyi seviyorum. Geceler boyunca yürüyorum, düş kuruyorum ya ha bire konuşuyorum kendi kendime. Evet bu akşam ki gibi, biraz başınızı şişirmekten de korkuyorum, teşekkürler, çok naziksiniz. ağzımı açtım mı tümceler akıyor. Bu ülke esin veriyor bana zaten. Bu halkı seviyorum ben, kaldırımlarda cıvıl cıvıl cıvıldayan, küçücük evler ve sular arasında sıkışmış, sisler, soğuk topraklar ve çamaşır gibi dumanı tüten denizle sarmalanmış bu halkı. Seviyorum, çünkü çift yönlüdür o. burada ve başka yerdedir."
Bu hal büyük şeytanın daha çok hoşuna gitmişti: - "Ekmeğin acısını iyi çıkardın. Yalnız bir anlat bakalım, nasıl yaptın bu şarabı? Herhalde ilk önce içine tilki kanı kattın. Bu yüzden köylüler onu içince tilki gibi kurnazlaştı. Sonra kurt kanı koydun. Bunun için de kurt gibi vahşi oldular. Daha sonra da domuz kanı kattın herhalde. Bu sebeple de domuza benzediler." - "Hayır," diye cevap verdi küçük şeytan. "Hiç de öyle yapmadım. Benim yaptığım tek şey, onun fazla buğday yetiştirmesini sağlamaktı. Bu hayvanların kanları zaten insanlarda vardır. Fakat, yalnızca ihtiyaca yetecek kadar ekmek olunca meydana çıkmıyor. Bu köylü eskiden en ufak ekmek parçasını bile atmazdı. Fakat ekmeği çoğalınca, nasıl eğleneyim diye düşünmeye başladı. Ben de ona şarap içerek eğlenmesini söyledim. Köylü Allah'ın nimetinden, eğlenmek için şarap yapmaya başlayınca, damarlarındaki tilki, kurt ve domuz kanı kendini göstermeye başladı. Bundan sonra bir bardak şarap içtiği anda hep böyle hayvanlaşacak." Büyük şeytan, küçük şeytana iltifatlar edip, onu övdü. Ekmek suçunu bağışladı.
Reklam
Kapalı bir sandığın içinde gün ışığına çıkmayı bekleyen, kıymeti bilinmemiş bir define değilim ben. Hakkımda soracağın her sorunun cevabı üç aşağı beş yukarı sende saklı zaten. Beni keşfetmeye çalışmanı da keşfettiğini sanmanı da istemem. Tanımak zorunda değiliz birbirimizi, daha bir arpa boyu tanıyamamışken kendimizi. Başkaları hakkında edinilen bilgiler, çöplükten gelişigüzel çıkarılan yiyeceklere benzer. Tadına varamayacak olduktan sonra, kokutmak zorunda değiliz beynimizde.
Artık olamayacağını biliyorum. Aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. Ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun. Bana evlenme teklif ettin, reddettim. O gece sana geldim, bu defa sen reddettin. Aşkı ve ahlakı tartıp durdun aylar boyunca. Gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. Hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanından yara aldın. Çünkü ne yeteri kadar âşık ne de yeteri kadar ahlaklıydın. Oysa aşkın yeterince’ si olmaz benim için hiç olmamış sevgilim. O ya vardır ya yoktur. Hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. Var olduğu müddetçe vardır o. Ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir…
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor... Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en... Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını... Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki..
Sayfa 143
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.