Tanrıça İnanna, Gilgameş'e daha Huluppu ağacını kestirdiği zaman göz koymuş­tu. Fakat o sıralarda Tanrıça'nın bir sevgilisi vardı. B ir gün her nedense ona kızmış ve ondan ayrılmıştı. Gilgameş'i, canavarı öl­dürüp elini yıkadıktan ve kendisine eski düzeni verdikten sonra ilk gören Tanrıça İnanna oldu. Çok yakışıklıydı.
112 syf.
6/10 puan verdi
Beğenmekle beğenmemek arasında kaldığım kitabın bir yerine kadar aşırı derecede sıktığı bir yerden sonrada öyle güzel öyle güzel bir hâle geldiği bir yer var işte o yerden sonra 2 gündür 30 sayfa okuyabildiğim kitabın bir anda bitirebildim. Tragedyalar 5. Bölüm 3. Kısımdan sonra koronun ve episode nin vasfının bitmesinden sonra kontrolü sadece karakterlerin ele almasıyla kitap bambaşka bir seviyede ilerlemeye başladı. Koro ne Allah aşkına ben onunla nasıl duygudaşlık kurabilirim ? Ama şimdi Diran Stepan ya da armenak ile kurduğum yakınlık kadar sahici olabilir mi? Ve o kadar çok alkol diyorki alkol içmemiş ben alkole doydum. Bu arada Tragedyalar 5 bölümden oluşuyor. 5 bölüm boyunca kitabı nasıl okudum anlamadım. Birileri bir şeylerden bahsediyor birilerine bir şeyler olmuş ama öyle im dolu ki bu çağrışımları herhangi biriyle özdeşleştiremedim. İşte 5. Bölüm 3. Kısımdan sonra kitabın seyri tamamıyla değişti benim için. Yani son 50 sayfa acı vericiydi. Okuması zevkliydi ama çok ölüm vardı. Çok üzücüydü. Okurken her seferinde dudağımı büzdüm. Bu nasıl derin bir mahvolmuşluktur diye. En çok sarı rengini kullanıyor sarı ölümün rengi. Yalnızlık ölümden dahi derin. Edip Bey'in tüm kitapları gibi bununda hakimi yalnızlık. Sadece o değil yabancılık ve bunalım kendi başına hakim. Tüm karakterleri saran o karanlık hava okuyucu da etkisi altına alıyor. Bir yerde demiştim "benden daha mutsuz insanları görmek için okuyorum" diye bunun bu kadar erkek geleceğini tahmin etmezdim. Hepsini özleyeceğim belki kendimi bulacağım hepsinde...
Tragedyalar
TragedyalarEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 2022173 okunma
Reklam
PİŞMEDEN KEMÂL YOKTUR. YETER Kİ ACIDAKİ HİKMETLERİ GÖREBİLELİM..
GÜZEL VAZO Vitrinde duran çok güzel bir vazoyu hayranlıkla seyreden gönül ehli zat, lisanı halle şöyle dedi: – Ey güzel vazo! Bu güzelliği nasıl elde ettin? Vazo lisanı halle söze şöyle başladı: “Ey Adem oğlu! Sen benim bu güzel halime bakıp da benim bu güzelliğe kolay eriştiğimi sanma sakın. Zira ben bir zamanlar çamurdan ibarettim. Bir
Ben geldim geleli açmadı gökler; Ya ben bulutları anlamıyorum, Ya bulutlar benden bir şeyler bekler. Hayat bir ölümdür, aşk bir uçurum; Ben geldim geleli açmadı gökler.
"Şuna dikkat edin ki,benden herhangi bir şey istediğiniz gün her şey bitmiş demektir.Hiçbir şey anlıyormusunuz,hiçbir şey istemeyeceksiniz..."Sonra meçhul bir düşmanıyla kavga ediyormuş gibi hırçın bir sesle devam etti:"Dünyada sizden,yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyormusunuz?Sırf böyle en doğal haklarıymış gibi insandan birçok şeyler istedikleri için...Beni yanlış anlamayın,bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil...Erkeklerin öyle bir bakışları,öyle bir gülüşleri,ellerini kaldırışları,özetle kadınlara öyle bir davranışları var ki...Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım.Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek,küstahça gururlarını anlamak için yeterlidir.Kendilerini daima avcı,bizi zavallı bir av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar.Bizim görevimiz sadece bağımlı olmak,itaat etmek,istenilen şeyleri vermek...Biz isteyemeyiz...Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum.Anlıyor musunuz?
Sayfa 85
«Hep bir şeyler saklıyorsun benden! Hiç olmazsa ne kadar kalacaksın, niçin gidiyorsun onu söyle. Ne biçim hayat bu? Aklına esiyor, hoop, gidiyor! Ağzından lâf alabilene ne mutlu! Sen benim kocam mısın, yoksa gömleğimde düğme mi?»
Sayfa 359 - Dunya, (Mişa Koşeyov) - BÖLÜM SEKİZ - IV - AĞAOĞLU YAYINEVİ - İkinci Baskı: Ağustos 1968, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.