Yazar şunu söyler:
"Vatanımız der ki beni kurtarınız beni terk etmeyiniz "
O yazar 15 mayıs 1919 da Izmir de işgal askerlerine ilk kurşunu atan Hasan Tahsin den başkası değildir.
"Vatanımız der ki beni kurtarınız beni terk etmeyiniz "
O yazar 15 mayıs 1919 da Izmir de işgal askerlerine ilk kurşunu atan Hasan Tahsin den başkası değildir.
"Ne kötü şansım varmış Afanasi Vasiliyeviç.
Para biriktirmek için ne kadar yokluklar içinde yaşadığımı ne kadar didindiğimi düşününüz.Bu serveti alnımın teriyle kazandım.
Başkaları gibi hazineyi soymadım.Hayatımın son günlerini rahat yaşamak için yaptım.
Şunu da itiraf edeyim ki biraz aşırı gittim.
Doğrulukla çalışarak amacıma ulaşamayacağımı anlayınca, doğruluktan ayrıldım, çünkü bu yol daha emindi.
Çalıştım..Zenginlerden aldım.
Mahkemelerde hazinenin binlerce rublelik hakkını çalan, fakirleri soyan o alçakları görmüyorlar mı?
Ne zaman çalışmamın meyvesini toplamak istedimse karşıma bir engel çıktı, her şey alt üst oldu.
Üç yüz bin rublem, üç katlı evim vardı.
Kurtarınız beni lütufkâr efendim."
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Ağzını tathîr et. Mideni tathîr et yani temizle. Tathîrât, îmânın yarısıdır. Bundan maksadımız, haram yeme, haram çiğneme, ağzını kötü işlere kullanma. Gıybetdi, laf götürüp getirmekdi, cemiyeti dağıtmakdı, yalan söylemekdi, hatır yıkmakdı, gönül yıkmakdı, yüze karşı konuşarak insanın kalbini kırmakdı,
MaNSUR’UN TANRILAŞMA
VE ŞEYTANLAŞMA SERÜVENİ
Eb u’l Muğis el-Hüseyin bin Mansur el-Hallac, 857 yı
lında İran'ın Tur kasabasında doğdu. Dedesinin, Zerdüşt di-
ninden olduğu söylenir. Tasavvuf eğitimi gördükten sonra
Huzistan'da, Tanrıyla birleşme yolunu öğretmek amacıyla
konuşmalar yapan Mansur, birçok yandaş topladı ama o ka-
dar da düşman edindi. Kendisini yalancılıkla suçlamaları ve
halkı kışkırtmaları yüzünden, Horasan'a gitti; orada beş yıl
kalıp görüşlerini yaydıktan sonra Bağdad'a geldi. Müritle-
rinden dört yüz kişilik bir kalabalıkla Hacca gitti; Mekke’de
onu büyücülükle suçladılar. O zaman, yeniden uzun bir yol-
culuğa çıktı; Hindistan ve Türkistan'da yıllarca dolaştı; 902
yılında Mekke'ye geldi. Arafat'ta, kendisini herkesin aşağı
lamasını Tanrı'dan diledi. Bağdat'da «kendi cemaati uğruna
lânetlenmiş olarak ölmek» isteğini açıkça dile getirdi: «Ey
Müslümanlar, beni Tanrı'dan kurtarınız.», «Tanrı, benim ka-
nımı size helâl etmiştir; beni öldürünüz!» diye çağrıda bulu-
nuyordu.(1) Düşmanları onun idamını istiyorlardı; bu sırada
(1) «Hallac-ı Mansur» (Prof. Dr. A. Schimmel; Çev. Sofi Huri; İstanbul, 1969)