Oturup yerleşmek için gönlünü bir güzel ev yapman lazım. Sonra o gönül köşkünde insanları ağırlaman lazım, misafir etmen lazım. Sonra onların gönüllerine senin misafir olman lazım. İnsanlar evin içinde evsizler. Evi içimizde yapmamız gerekirken; biz dışarıya ev yapıp kendimizi onun içine koymuşuz Bu iş terstir. Gönlünü köşk eylemeyen, eşkıya oluyor/Eline silah alıp dağlara çıkıyor, yol kesiyor. Gönül evinde, sıcacık, eşiyle dostuyla otursa, muhabbet etse, yarenlik etse, hiç eşkıyalık için dağa çıkar mıydı? Bakma kabadayılık yaptığına. Benden korkun diyen, aslında dilenmektedir. Beni tanıyın diyen, aslında dilenmektedir. Senden sıcaklık istiyor, tanınmak istiyor, tanışmak istiyor, ama bunun yolunu bilemeyince, eşkıya olmuş Gönüllerde evler inşa edilse, oralarda oturulur, konuşulur, tanışılır, muhabbet edilirdi İnsan kalıptan ibaret değil; gören, sadece kalıbı görüyor, kalbin ne dediğinden haberi yok/Eşkıyayı da gören, sadece kalıbını görüyor, elinde silah, yol kesen bir kalıp; ama aslında sana yalvarıyor o, senden yardım dileniyor, tanınmak, tanışmak istiyor da, yolları bilemiyor. Sahipsiz kalmış. Sahibini bul; sana yolu göstersin. O izini bucağını kaybettiğimiz manalar nasıl bulunacak? Sahibini bul. Hayatı talebe ve kılavuz ahlâkıyla yaşamak lazım. Talebeliği ve kılavuzluğu bir vazife olarak değil, bir ahlâk olarak yaşamak lazım. Fakat hayat sun'i yaşanıyor. Çok uğraştım, çok mücadele ettim ama iş beni geçti. Bir gemi düşün ki doksan dokuz yolcusu, doksan dokuz yerden delik açmış; hangi birini kapatacaksın."