Nisan'a kaç var?
Yazmadım seni daha, sevmeye ayırdım tüm zamanları, yazmaya bu yüzden vaktim olmadı. ben düşünmeye başlayınca seni -ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir- inan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar toprakla su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar onlar da benimle birlikte ve onlar da benim kadar seni düşünürler... hep dalgınım bu günlerde saati cezveye koyup yumurta tutuyorum, bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum. aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum. nisan'a kaç var diyorum saati sorarken. hiç böyle olmamıştım. bilenlere sordum; 'aşk bu' dediler.
O büyük ve muazzam zamanda unuttum kanatlarım çok oldu üşüyor benim... bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor bu yüzden eğik boynum... bir kuşun anısı kalmış bende,saklı bundan gözlerimdeki kayalık içimdeki serseri buzullar dürtme içimdeki narı üstümde beyaz gömlek var.!
Birhan Keskin
Birhan Keskin
Reklam
“İş dünyasında başarının zirvesine ulaştım. Diğer insanların gözünde, benim hayatım tam bir başarı örneği. Ancak, çalışmanın yanında mutluluğu çok az yaşadım. Sonuç olarak, zenginlik ve varlık hayatın alıştığım bir yönü oldu. Şu anda bir hasta yatağında tüm hayatımı gözden geçirirken, kıvanç duyduğum tüm zenginlik ve tanınmanın ölümün karşısında solduğunu ve anlamsızlaştığını anlıyorum. Karanlıkta bana hayat desteği veren cihazların yeşil ışıklarına bakarken onların çalışma uğultularını dinliyorum. Ölümün nefesinin giderek yaklaştığını hissediyorum… Şimdi şunu biliyorum; yeteri kadarını elde ettikten sonra zenginlikle ilgisi olmayan konuların peşinden gitmemiz gerekir… Daha önemli olan şeylerin: Belki dostluklar, belki sanat, belki de gençlik yıllarında kurduğumuz hayaller… Allah hepimize zenginliğin oluşturduğu illüzyonu değil, herkesin kalbindeki sevgiyi hissedebilmemiz için duygular verdi. Kazandığım zenginliği ve varlığı birlikte götüremiyorum. Birlikte götürebildiğim tek şey sevginin oluşturduğu hatıralarım. Sizinle birlikte olan, size güç veren ve size yola devam etmeniz için ışık veren gerçek zenginlik işte bu sevgi dolu hatıralar. Ailenizin, eşinizin ve dostlarınızın sevgilerine değer verin. Kendinize iyi bakın. Diğer insanlara şefkat gösterin.” Steve Jobs
Ne zaman seninle bir gezi düşlesem, Hep arkana bakman var ya vuruyor sekte. Hâlbuki vakit dar, menzilse çok uzak, Ne umutlar yitecek daha ilk tümsekte. Yağmurla arıtmak isterim gecenin karasını, Yağmur ki namluya sürülen en son fişekte. Sende gayret eksik, bende cebîr gücü, En güzel yanımız çürüyor bir ot döşekte. Olumsuzluk, güneş gibi oturmuş tepemize, Ayrılıklar sürekli diş bilemekte. Sofrada, seyranda kuşkulu kanat sesleri, Bir yandan dürtmekte, bir yandan gülümsemekte. Yana yana çekilmiş hiç resmimiz yok, Sen hasada girmişsin, benim tarlam göcekte… /
Bahaettin Karakoç
Bahaettin Karakoç
En çok uzaklara uğurladığımız kendimizin yerine koyarız birbirimizi. Ya da özlediğimiz kendimizin… İşte asıl cinayet o zaman başlar… Birbirimize yıllar önce işlediğimiz hataların, günahların bedelini yükleriz…
Ben her seyi seninle öğrendim her seyi seninle yaşadım. Sen oldum senin oldum. Herkesi karşıma alabilecek kadar güçlüydüm ki aldım da. O kadar çok güvendim ki vardır bir bildiği dedim hep. Gördüm ki heyecandan öte olmamışım senin için. Tek bir gerçek varmış senin bir başkasına ait oluşun. Ben yine de senin her sözünün altına imzamı atardım herkese karşı savunurdum seni o zamanlar. Simdilerdeyse korkuyorum biri seninle ilgili bir şey söyleyecek soracak diye çünkü seni savunacak bir şey bırakmadın bana. Bir şey oldu ve fark ettim ki ben sana kendimi hiç anlatamamışım. Mesela bugünü nasıl geçirdin neler yaptın çok iyi bıkıyorum, hissediyorum. Bu ne kadar acı veriyor bildiğini sanmıyorum. Bu son yaşattığın hayal kırıkları boğazımda bir düğüm olarak kaldı. Benim seni savunacak arkanda duracak yüzüm kalmadı. Yerin bende hep baki. Bazen kendime çok kızıyorum bazen sana. Bazen ikimize aynı anda. Ayıramıyorum onları birbirinden. Hani böyle güzel ikililer vardır bizi onlardan sanırdım. Temeli sağlam ilişkiler gibi. Her düşüncemde her hareketimdr sen de vardın. Çok şey yapacaktık beraber. Bazen tek yapmaya gucum yok ama bazen de çok güçlü hissediyorum kendimi. Sonra gerçekler yüzüme vuruyor. Sen, siz.
Reklam
En çok arayıp bulamadığım şey kendimdir sanırım. Benim nerde olduğumu nerde takıldığımı Nereye ait olduğumu ne yapmam gerektiğini ne zaman nasıl yapmam gerektiğini... bilebilmek ve bulabilmek kadar zor bir şey yoktur sanırm.
karşımdaki insan hakkında daha önceki konuşmamızda öğrendiğim bir detayın, duyan herkesin aklında kalacak bir şey mi olduğuna yoksa benim gereksiz bilgileri net bir şekilde arşivleyen hafızam yüzünden mi hatırladığıma emin olamadığım için, bu bunu niye hatırlıyor diye işkillenmesin diye hatırlamamış gibi yapmak çok sinsice bir tavır gibi geliyor ama bundan vazgeçemiyorum
Kendimi kaybettiğim günlerdeyim.. Toparlanmak çok zor bir şey oldu benim için.. Zorlanıyorum hemde fazlasıyla.. Kendimi bulmak istiyorum ama bulamıyorum o eski içimdeki güzel kız çocuğunu özledim masum ve hayattan habersiz.. tek isteği vitrindeki barbie bebeği olan günleri, tek mutluluğun o bebekle oynamak olduğunu daha doğrusu mutluluğu hissettiğim o günleri.. Yoruldum.
Yorgunum...
Çok yorgunum.. Ruhen, bedenen, kalben çok yorgunum, Bir şeyleri yoluna koyamamaktan, sürekli aynı yerde bocalamaktan, kırılmaktan, sevgisizlikten çok yoruldum. Sahte dostluklardan, yalancı sevgilerden çok yoruldum. Kimsenin göründüğü gibi olmamasından, insanların iki yüzlü çıkmasından, herkesin çıkarcı tavırlar sergilemesinden çok yoruldum.. Her gece kalbim ağrıyarak uyumaktan, nefes alamamaktan sinir krizleri geçirirken bile kendi kendimi sakinleştirmeye çalışmaktan çok yoruldum.. hayatın her seferin de tüm gerçekleri yüzüme sert bir şekil de vurmasına rağmen yaşamaya çalışmaktan yoruldum.. insanlar kırılmasın, incinmesin diye susup bazı şeyleri sineye çekmekten yoruldum.. her seyi içime atıp, dışarıya karşı mutlu görünmeye çalışmaktan yoruldum. Benim sizin yaşyorsun bu hayatı dediğiniz şekil de bir hayatım yok, benim bir hayatım yok. Ben sadece emanete sahip çıkabilmek için bu hayata direniyorum.. güzelliklerle dolu hayallerime hiç bir zaman kavuşamayacak olmamdan...
Reklam
"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim."
Cemil Meriç
Cemil Meriç
o beni ne kadar incitmiş olsa da onu halâ çok seviyordum, o'nun kendini affettirmek için bir çaba içinde olmayışı beni üzüyordu, bir "merhaba' sının" yaşattığı bütün kötülüğü, değersizlik hissini kısacası her şeyi düzelttiğini, sorun kalmadığını düşünüp kendimi inandırıyor ve beni sevdiğini sanıyordum. ama aslında öyle olmuyor. hep aynı döngüyü yaşamanın nasıl bir eziyet olduğunu fark etmek çok sarsıcıydı benim için. keşke bunun beni nasıl paramparça ettiğini gitmeden beni terk etmeden önce o da farketmiş olsaydı... emina
#5
Hayırlı akşamlar! Bugün de, agresif ve sözde 'aşırı koruyucu' ebeveynelere dair bir örnek getirelim. 3 yaşındaki bir hastamıza, yatış işlemeleri kapsamında damar yolu açıyorduk. Doğal olarak, çok ağladı, hareketlendi, çırpındı durdu. Bu durum karşısında hastamızın annesi (annenin yorgunluğunu anlamakla birlikte) aşırı bir öfke ve
Çocukların Dünyası

Çocukların Dünyası

@cocukduygusu
·
18 Mayıs 2023 23:35
Ebeveyn modelleri
Günümüz kadınlarının büyük çoğunluğun ve çocuklarını yetiştirme tarzlarının pratik sahadan örneklerinin yeterince dile getirilmediği kanaatindeyim. Bazı "anne" modellerinin ciddi anlamda mütalaa edilmesi ve üzerine çözüm fikirlerinin üretilmesi elzem bir hâl almış durumda. Çok büyük yaralar açılıyor çocukların, gençlerin kalplerine. Bir çok anne-baba bunun farkında bile değil âdeta. Bir yandan onların benliğine ilmek ilmek değersizlik duygusu işleyen ebeveynler diğer yandan "hoşgörülü ebeveynlik" maskesi altında şımartılan çocuklar. İkisi de kendilerine, kimliklerine, nihâyetinde topluma büyük izler bırakmakta. Sızısı kolay kolay geçmeyecek yaralar bunlar üstelik. Bu iletiyi, yukarıda bahsettiğim pratik sahadan örneklerin paylaşımının azlığından mülhem, buraya bırakıyor; bu örneklere şahit oldukça da bu iletinin altında toplamayı temenni ediyorum. Kendi tecrübelerinden bahsetmek isteyen olursa, memnuniyetle istifade etmek isterim. Problemleri açıkça konuşmalı, yanlışlarımızı aynada önce kendimize itiraf etmeliyiz. Görmüyor muyuz gençlerimizin nereye doğru aktığını? En büyük vebal, çocukların yetiştiği ailelerine ait. Öyleyse çözüm de yine orada olsa gerek. Çocukların, gençlerin yüreklerini, şahsiyetlerini, onurlarını hırpalamayalım. Kim bilir... Herkesin hayalini kurduğu "dünyayı kurtarma" özleminin kilit anahtarı, bir nesli yaralamamakta saklı belki de.
Güçlü olmak istiyorum güçlü görünmek değil. Mutlu olmak istiyorum, mutlu görünmek değil. İyi olmak istiyorum iyi görünmek değil... Ne çok görüntüyle alâkalı her şey, görünene ait sanki yaşam. Hâlbuki görünmeyenin elinden akıyor zaman. Görünmeyenden alıyoruz tüm varlığımızı, yaratılışımızı. Görünmek adına her şeye bürünüyoruz ve eziyoruz ayaklarımızın ve gururumuzun altında her şeyi. İnsan olmak adına insan olmaktan çıkıp var ediyoruz kendimizi. Güzel dışında hiçbir şeye yaşam hakkı tanımıyoruz. Güzellik de belli bir kesimce kısıtlanmış alana hitap ediyor. Herkesin güzel bulduğu şeyi sahipleniyoruz ruhsuzca. Samimiyet, merhamet ve değer yargılarını değersizleştiriyoruz sahip olmadığımız için. Şöyle düşünüyorum da ben ötekileştirdiğiniz o kişiyim. Kimseyi kendi düşüncelerimin altında ezmeye çalışmadım. Kendi güzelliğimi kimsenin önünde bulmadım; gördüğüm her şey daha güzeldi benim için. Daha güçlü hissetmek için kimseyi de ezmedim. Ego savaşım bir başkasının yıkımı olmadı. Çocukluğumdaki gibi kalmayı istedim hep. Öylesine olduğum gibi, içimden geldiğince, çaba sarf etmemiş çocuk kalbimle. Neden iyi şeyler terkediliyor hep, neden olduğuna sahip çıkmadan olacağının peşine düşüyor insan. Kavgam bitmedi, bitmeyecek hatta kendimle bile. Evrildiğim her şeye, herkese karşı çocuk yanım savaşta olacak. Ne zaman kendimden gitsem yine kendime doğru kosacağım. Çocuk adımlarımla, çocuk şarkılarımla, çocukken sevdiklerimle. Şimdi nasılım bir yanım hâlâ o günlerimden kalma, bir yanım büyüyor bir yanım eksik ve o çocuktan eksilmiş...🦉✍🏻
Kaybettiğin Yerde Bekleme
* Kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar. Sana kapanan kapıyı bir daha çalma, Kapanan kapıyı acizler çalar. Unutma ki bu aşağılık dünyadasın; Kötülüğü baştacı edip iyiliği çılgınlık sayan dünyada. Şunu iyi bil ki; şeytan da kutsal kitaplardan örnekler verebilir. Ve cehennem boş, şeytanların hepsi burada... Her düşünceni dile getirme, Sana yakışmayan hiçbir düşünceyi hayata geçirme. Samimi ol fakat basit davranma. Huzur ancak gökyüzünde vardır... Biz ise yeryüzündeyiz. Utan ey çağ! Soylu insan yetiştiremez oldun. Arama boşuna bulunmak istemeyeni. İnsanlar göründükleri gibi olmalıdır, Eğer değillerse... Hiç görünmesinler daha iyi. Kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi? Kimseler çözemedi bu bilmeceyi... Hoşçakal, değerin çok yüksek, Tutamam seni... Sen ancak görenleri seversin, bense körüm... Sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle... Ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle. Öğret bana nasıl unutulur düşünmek? Oysa benim ruhumda savaş var. Durmadan ölüyor içimdeki insanlar. Boğ kendini yüreğim; dilimi tutmam gerek...
William Shakespeare
William Shakespeare
Resim