Kitap sade, öz bir dille yazılmıştı ve mesajları güzeldi. Kitaba tek eleştirim bazı konular sanki birbiriyle bağdaşmıyor veya arada eksik bir konu kalmış gibi oluyordu. Bence kitabın her kitle için anlaşılır olması için kısa tutulması bunun temel nedeni. Yine de verdiği mesajlar yerindeydi, altını çizerek okuduğum kitaplardan olduğu için ve düşündürdükleri için başta yazarı ve çevirmeni olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.
Bir de önemli bir husus olan bu kitabın iki kez yazılmış olması (1979 - 1996), yazarın değişen psikoloji süreçleri ile 16 yıl sonra kendini güncellemesi harika. Bu nedenle kitabı alırken 1996 yazımının çevirisinin alınmasına dikkat edilmesini tavsiye ederim ( benim okuduğum kitap 1996 yılında yazılan versiyonuna aitti ).
*Kitabın verdiği en güzel mesajı da aşağıda yazarın son sözü ile paylaşmak istiyorum:
"Yıllarca kendi çocukluk öykümün üzerindeki örtüyü tümüyle kaldırabilmenin yollarını aradım ve sonraları bunun ulaşılması olanaksız bir hedef olduğunu kavradım. Bu 'her şeyi çözme' saplantısından vazgeçtikten sonra, önümde yepyeni yollar açıldığını ve yeni perspektiflerin belirdiğini gördüm." Alice Miller
Tanpınar'i okuyacak bir edebi birikimi olmayan ben, grup okuması vesilesiyle başlayıp tahminimden çok daha kısa zamanda bitirdim.
Kitaptaki karakterlerin yansıttığı ögeler, zaman mefhumu, bergson ve proust etkisi gibi şeyler kitap sonrası kritik ve izledigim inceleme videolarında sonradan ogrendigim ve anladığım şeyler oldu.
Ben normal bir
Huzursuz Bülten Alıntısı:
anlamın dört atlısı(bu cümle benim)
1- Anlamlı ilişkiler: Duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade edebildiğimiz, kabul ve değer gördüğümüz ilişkiler, bizi güvende hissettirdiği gibi içimizdeki keşif ve merak duygusunu da alevlendirir.
2- Anlamlı amaç: Anlamlı amacın “hayattan ne aldığımızla” ilgili olduğunu zannederiz. Oysa anlamlı amaç, kendi bilgimizi ve yeteneklerimizi kullanarak başkalarına ne verdiğimizle ilgilidir.
3- Anlamlı aşkınlık: Üçüncü sütun, kendimizden daha yüce bir şeyle birleşmek olan “anlamlı aşkınlıktır"
4- Anlamlı kendi hikayemiz: Son sütun, kendimize kendimiz hakkında anlattığımız hikayede anlam bulmaktır.
Bugüne dek hayatımıza anlam katan öğelere baktığımızda, pek çoğunun en başında anlamlı gelmediğini görürüz. Anlamı zamanla, ilgiyle, emekle kendimiz inşa eder, yaratırız.
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor:
"Sekiz yaşlarında iken Resûlullah'ın hizmetine başlamıştım.Bu sıralar Resûlullah'ın (sav) bana ilk öğrettiği şunlar olmuştu:
• Ey Enes! Namaz kılacağın zaman abdestini güzel ve dikkatlice al! Böylece Hafaza (koruyucu) melekler seni sever ve ömrün uzar (bereketlenir).
• Ey Enes! Cünüp olduğunda guslet
Seslen bana
Senin sesin iyidir.
Hüznün o samimi sonunda yeşeren
Garip otun sesidir senin sesin.
Ben suskun asrın boyutlarında ben,
Bir sokağın metindeki tasnif idraki tadından daha yalnızım.
Gel ve yalnızlığımın ne kadar büyük olduğunu anlatayım sana.
Ve benim yalnızım öngörmezdi eskiden, surların gece baskınını
Ve aşkın biricikliği işte
Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup
Bunu kendine üç kere söyledi
Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar
O kadar çoktular ki, doğrusu ben şaşırdım
Ben, yani Yakup, her türlü çagrılmanın olağan şekli
Daha hiç çağrılmadım
Biri olsun "Yakup!" diye seslenmedi hiç
Yakup!
Diye seslenmedi ki, dönüp arkama bakayım
Ve içimden durgun ve çürük
En başında olduğu gibi sonrasında da iletişim iki kişi ister. İletişim, gücünü karşılıklılıktan alır. Sen varsan ben varım. İnsan sonsuz bir yankıdır. Ötekinin varlığı benim varlığımın teminatıdır.