Benim hala umudum var...
İnsanlık hiç bir vakit ölmez, diyor Mahmut. İstanbul şehrinde insanlığın ölüp ölmediğini araştıracak Mahmut.
"ve bir zamanlar dans etmek istemiştim: tüm göklerin üzerinde dans etmek istemiştim daha önce hiç yapmadığım gibi. bunun üzerine kandırdınız benim en sevgili şarkıcımı. ve tüyler ürpertici, kasvetli bir ezgiye başladı o da; ah, dertli bir kaval gibi çınlıyor kulaklarımda! katil şarkıcı, kötülüğün aleti, en masum kişi! hazırdım en iyi dansa: seslerinle öldürdün cezbemi! sadece dans ederken söyleyebilirim en yüce şeylere ilişkin benzetmeleri: -şimdi benim en yüce benzetmem söylenmeden kaldı kollarımda, bacaklarımda! söylenmemiş ve gerçekleşmemiş kaldı en yüce umudum! ve gençliğimin tüm hayalleri ve tesellileri öldü! nasıl katlandım buna? nasıl iyileştim, nasıl atlattım böylesi yaraları? nasıl kalktı ruhum yeniden bu mezarlardan? evet, yara almaz, gömülmez, kayaları parçalayan bir şey var bende: benim istemimdir bunun adı. sessizce ve değişmeden yürür yıllar boyunca. evet, hâlâ tüm mezarları yıkansın sen: selam sana istemim! ve yalnızca mezarların olduğu yerde gerçekleşir dirilişler. böyle şarkı söyledi zerdüşt."
Reklam
benim hala umudum var !
“Bir yer var İyiliğin ve kötülüğün ötesinde Seninle orada buluşacağız.”
Hem benim hala umudum var. Sızlanıp yakındığıma bakma.
"Sevildiğini hissetmek isteyen,önemsendiğini hissetmek isteyen kişiler önlerine birkaç kap yemek koymakla mutlu olabilirler mi sizce?İnanın içten bir gülümseme,yürekten gelen bir 'Nasılsın?'sorusu kimi zaman paradan puldan çok daha önemli olabiliyor."
Sayfa 147Kitabı okudu
2 Mayis 1956
Konstantin Simonov'un bir şiiri var. Savaş içinde, emirle yazılmış derler. Ama şair adammış doğrusu.Hiç ısmarlamaya benzemiyor. Korkunç. “BEKLE BENİ – DÖNERİM BEN" diyor. Gerisini çevirmeyi başaramadım. Çok kaybediyor. Kıyametin solda sifır kaldığı ana baba günlerinde bir milletin bütün gencleri bu şiirle katlandılar acıya. Ilk o zaman -sakalı çıkma- bir bacaksızdım- şair olmanın gerçekten en az bütün sürüsüne bereket o mareşaller kadar gerekli olduğunu anladim.Sonra anisi bile çıldırtan şu son yıllar. Sonra karanlığın, alnıma çapraz düşen demir parmaklıkların, bileklerimi kesen falaka iplerinin, patlamış -cılk ayak- tabanlarımın, tirnak kerpetenleri, hayalarımı,kasıklarımı boğan AMERİKAN KEMENDÍnin eşiğinde yemyeşil bir sabah bahçesi gibi SEN. En korkuncu insanın kendi sinirlerinin ihanetidir. Kulaklarım,gözlerim, hafızam hep elbirlik etmiş, aldatıyorlardı beni. Çatıda dem çeken güvercinlerin ve kumruların sesini hep İNSAN İNİLTİSİ diye yorumluyordum. 131 gun hiç güneş ya da gündüz aydınlığı görmedim. Sade yalnızlık, sade terör, sade açlık, uykusuz, cıgarasız...Bir yüreğim sağlamdı bir de namus damarım. En sonu çıldırdım. Sonrasını biliyorsun. SEN GELDİN. Kimselere kendi adıma kinim, nefretim yok. Sade insanoğlunun niçin bu kadar alçaldığını, niçin bu kadar budala olduğunu hâlâ anlayamadığıma yanıyorum. Tesellim, umudum sendeyse bunda benim bir günahım yok. Senin o benzersiz güzel yüzün -sol yanağın çizikli- bütün irinli, frengili, içten pazarlıklı, hayın yüzleri unutturur. Onlar yoktur.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
119 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.