Ne kitap! İstiyordum o kitabı! Tanrım, elimde tutmak, öpmek, göğsüme bastırmak istiyordum, sayfalarda hala sıcak parmaklarının izleri vardı belki. Kim bilir? Kitap okurken parmakları terliyordu belki. Harikulade! O zaman parmak izleri kalmıştır mutlaka. Sonsuza dek beklerdim o kitap için. Saat yediye kadar oturup o kitabı nasıl tuttuğunu, o ince ve beyaz parmaklarını arka kapağın tam olarak neresine yerleştirdiğine dikkat ettim, parfümü o sayfalara sirayet ediyordu belki. İşte, ordaydı! Hayatımda gördüğüm en güzel kitap, raftaki diğer kitapların hepsinden daha büyük, kitapların arasında bir kitap, biyografinin kraliçesi, edebiyatın prensesi -şu mavi ciltli kitap. Aragon’lu Catherine. Buymuş demek! Bir kraliçenin hayatını okuyan bir kraliçe -son derece doğal. Gri gözleri bu kitabın satırlarında gezinmişti -benimkiler de gezineceklerdi o satırlarda.
Kitabı gözlerime yaklaştırıp alt kısmından bir santimetre yukarıda parmak izlerini aradım. Parmak izinden geçilmiyordu sayfa. Başkalarının olsalar da ona aittiler aslında. Parka yürürken öptüm parmak izlerini, o kadar çok öptüm ki silindiler; sayfada mavi mürekkebin ıslak lekesi, ağzımda tatlı bir mürekkep tadı. Parka vardığımda en sevdiğim yere oturup okumaya başladım.
Los Angeles Yolu - John Fante