.................... BÜYÜLÜ AMA GERÇEK ....................
Birbirine bu kadar uzak aynı zamanda içiçe geçmiş iki olguyu roman gibi insan hayatına ışık tutan bir eser yapısıyla aktarması ve bunu belki de olabilecek en iyi şekilde yapması bu kitabın "Büyülü Gerçekçilik" akımının en iyilerinden olmasına hatta New York Times tarafından
Nereden başlayacağımı bilememenin çaresizliğiyle başlıyorum.
“Söylenecek sözün çokluğu bazen insanı dilsiz bırakır. Tıkanır kalırsınız.” sözünün hakikatine inanarak ama yine de yazmaya çalışarak başlıyorum.
“Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Yazı hariç. Evet tabii, tek teselli yazı hariç.” cümleleriyle biten Kara Kitap’ı
Biliyorum bu yazımı muhakkak okuyacaksın. Halen kendimi ne kadar kötü hissettiğimi anlatamam. Özür dilerim... Bilmeden hiç açılmayan o yarana dokundum.. Özür dilerim..
Uzun zamandır kendimi okumaya hazırladığım bir kitap. Kitaba dair bilgim olması sebebiyle okumayı hep erteledim. Çünkü yaşananları çok fazla içselleştireceğimi ve bunun ben de kötü
Alacakaranlık Sadık Hidayet'in dördüncü kitabı, 1933 yılında Fransa'da yazılmış öykülerinden oluşuyor. "Kör Baykuş"tan hemen önce yayınlanmış bu kitap. İlk hikaye kitapları olan "Diri Gömülen" ile "Üç Damla Kan"ı okumadım. Belki yazım tarzı gelişimi, karşılaştırma yapma vb. gibi sebepleri göz önüne alarak sırayla
Kitabı çok beğenmedim, tamam sıkıcı demeyeceğim de ilk kitabı daha çok hoşuma gitmişti. Olaylar zinciri, kurgu ne bileyim ilk kitabı kadar beni sürüklemedi. Bu yazar da bazı yazarlar gibi ilk kitabında parlıyor sonrası aşağı doğru sönen bir yıldız mı olacak acaba? Bilemiyorum bekleyip göreceğiz de üçüncü kitabı da bu kadar kısa sürede yazarsa okur