Merhaba! Merhaba ve elveda! Kitabımı okudum. Muzumu yedim. Suyumu içtim. Kahvemi hazırladım. Sigaramı yaktım. Ve şimdi de incelememi yazmaya başlıyorum. Dostoyevski, adamdır! Etkinliğimize -#28130221 - katılan herkese, selam olsun!
Öncelikle kitapta işlenen konunun bende yaptığı çağrışımından bahsetmek isterim. Özet
Rastgele dolaşmaya başladığım bir sahafın göz gezdirdiğim ilk rafında karşıma çıktı bu kitap. Ülkece çok sorunlu günler yaşarken, büyük felaketler atlatmaya çalışırken kitabın ismi ve yazarı oldukça dikkatimi çekti. Genellikle okuyucu kitabı seçer fakat bu kez kitabın okuyucuyu seçtiğini düşünüyorum. Bu nedenle çok özel bir kitap oldu benim için.
"Dış görünüme göre karar vermeyenler, olsa olsa sığ insanlardır. Dünyanın gerçek gizemi, görünmeyende değil, görünür olandadır." demiş Oscar Wilde.
Peki gerçekten öyle midir? Giyinme ritüeli insan yaşamına ne derecede anlam katar? Sosyal yapılar dünden bugüne nasıl evrildi de çıplak insan dünyası bu tür düşünceleri üretecek hale geldi?
Genç yazarın kalemiyle ilk tanışma kitabım oldu. Yanılmıyorsam, aynı zamanda kendisinin de ilk kitabı. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla başarılı olabilecek bir kalemi var. Yazmaya devam etmeli kesinlikle.
80 sayfalık denemelerden oluşan, bir kere okuduktan sonra kenara bırakmalık değil; her değişik ruh halinde tesiri farklı olabilecek
Ön Not: Kitapların ön sözleri oluyor da incelemenin de ön notu neden olmasın değil mi sayın, pek sayın, en sayın okur? Şimdiden uyarayım bu incelemeyi üç şekilde okuyabilirsiniz ey okuyan ve okumayanlar. İncelemenin ilk bölümü kitaptan esinlenerek yazılmış bir kurmaca metindir. İsteyen o metni göz ardı edip direk incelemenin kendisine dalabilir.
Mutluluk nedir? Tanımı var mıdır? Sabit midir salt mıdır? Hep şöyle düşünmüşümdür mutluluk amaçlanması gereken bir şey değildir diye. Ama mutlu olursak da fena değil. Sadece amaç haline getirmemek önemli. Șopi mutluluğu içselliğe bağlar. Kişi içsellikten ziyade dışarıda mutluluğu arayacak olursa nafile olur der. İçsel mutluluk tamamen zihinsel
Sarrasine ele avuca sığmayan, yerinde durmayan, haylaz oğlanın biri. Parise gidip heykeltıraşlık eğitimi almaya başlayınca hocası tarafından tam anlamıyla yontulmaya başlanıyor. Çok kısa zamanda heykellere aşık, gözü başka bir şey görmeyen bir adama dönüşüyor ta ki Zambinella'yı görene kadar... Kısacık bir kitap olduğu için daha fazla bahsetmeyeceğim. Ama Zambinella kadın mı erkek mi?
*
Bir satırda içinde bulunduğu aşktan mest olmuş hali anlatmak için "afyondan kafayı bulmuş bir Türk gibi" benzetmesi kullanılmıştı. Nedense içten içe rahatsız etti beni bu benzetme. Fransızlarda yaygın kullanılan bir benzetme mi merak ettim açıkçası. Bilgisi olan bilgilendirirse sevinirim. Kitapla kalın.
SarrasineHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20171,301 okunma
Bernhard'ın her eserinde oranları değişken olarak bir saldırı vardır. Bazı eserlerinde bu saldırı öykünün, tiyatro metninin ya da romanın içine karışmıştır, onlarla bir bütün haline gelmiştir. Bazı eserlerinde ise açıkça, salt saldırı vardır; bir harmanlanma yoktur, her şey açıkca ortadadır. Saldırı kelimesi aslında eleştiri kelimesine nazaran
Merhabalarrr :)
Çok güzel dizayn edilmiş bir senaryo. Bir sonra ki hamleyi tahmin edemediğiniz bir hayal gücü. İnsana, topluma, yönetime çok güzel naçizane eleştirileri mevcut. Anlatım, benzetme, betimleme ve hayali ile zenginleştirilmiş muhteşem bir eser. Kitabın ismi daha farklı olabilirdi. Zira konu ve anlatımın yanında kitap ismi bir tık hafif kalıyor. Bizim toplumumuzda kapağa ve kitap ismine göre kitap seçen bir çok insan var. Hitap ettiği kitlenin altındaki yaş grubu kapağa ve isme aldanıp okuyabilir gibi. Noktalama işaretleri gayet yerinde kullanılmış. Edebiyat bolca kullanılmış, bir çok cümlenin altını ısrarla çizebilirsiniz. Kitabın sonu zannederim ki tahmin edilemeyecek bir son olmuş .Yazar ile kısa bir muhabbet şansım olmuştu, muhteşem bir kişilik. Tavsiye edilir, iyi okumalar :)
Yazarın çok merak ettiğim kitaplarından birisiydi. Zaten kısa bir kitap olduğu için nelerden bahsettiğini anlamak kolaydı, uzun olsaydı konular biraz dağılacağından toparlamak zor olabilirdi. Evvela daha evvel okuduğum konuları içerse de bazılarını yeniden okumak kadar bazılarıyla ilk defa karşılaşmak da bir o kadar iyiydi diyebilirim. Biraz daha
"Tüm kötülükler doktrinlerden değil, duygu ve düşünce biçimini bilmediğimiz, bize aktarılan eğitimden gelir. Bu eğitim bizi bireyci, yalnız yaptı. Kısacası biz çocukluktan hiç çıkamadık, sürekli icat ettik, üzüntülerimizi,sevinçlerimizi icat ettik, hayatı yaşamak yerine icat ettik. Bu yüzden küçük dünyamızdan bir adım atmaya cesaret etmeden
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
Bu kitap "rüyalarınızda bilinçli olmak için başlangıç seviyesi rehberi".
Yazar, kitabın bir yerinde rüyaları bilinçaltımızdan gelen mektuplara benzetmiş ve mektupları okumamız gerektiğini, bunu da rüyalarımızı hatırlayarak ve not ederek yapabileceğimizi söylemiş. Ve lüsid rüyalar aracılığıyla da bilinçaltımızdan bize mektup yollayanla tanışma fırsatı elde ediyormuşuz. Bu benzetme benim çok hoşuma gitti.
Çeviriden kaynaklı bazı yerlerde hatalar olmuş, cümle tamamlanmamış gibi kalmış. Bunun örneklerini kitabın sonlarına doğru daha sık görüyoruz. Ama bu okumanıza ve anlamanıza engel değil. : )
Kitabın sonunda (sayfa 195) yazar lüsid rüyasında miyopunu iyileştirdiğini söylüyor. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?!?
Sayın Yazar,
Bu mektubu size yazmadan önce çok düşündüm. Bu mektubu gerçekten yazmalı mıydım? Nihayet gereklilik kipinden kurtulup irade kipine geçmeye karar verince okuduğunuz gibi –ya da okuduğunuzu varsaydığım gibi- bu mektubu yazdım (yazmaktayım). Öncelikle bir yazar olarak sizin hayranınız olduğumu belirtmeliyim. Aslına bakarsanız sadece bir